Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 21 | 86
(86-87)

Demek hakîkat-ı Mi’rac, bir mucize-i Ahmediye (A.S.M.) ve kerâmet-i Kübrâsı olduğu ve Mi’rac merdiveni ile göklere çıkması ile Zat-ı Ahmediye’nin (A.S.M.) semavat ehline ehemiyetini ve kıymetini gösterdiği gibi; bu seneki Mi’rac da, zemine ve bu memleket ahalisine kâinatça hürmetini ve kıymetini gösterip bir kerâmet gösterdi.

* * *

(21)

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

İşarât-ı Gaybiye-i Gavsiye ve Aleviyede, altmış dörtte Risâle-i Nur te’lifçe tamam olur. Demek o tarihten sonra, yalnız izahat ve hâşiyeler ve tetimmeler olacak. Bu münâsebetle iki nokta ihtar etmek kalbime geldi:

Birincisi: Risâle-i Nur’un fıtraten ve zamanın vaziyetine göre talebesi olacak, başta, ma’sûm çocuklardır. Çünkü bir çocuk, küçüklüğünde kuvvetli bir ders-i îmanî alamazsa, sonra pek zor ve müşkül bir tarzda İslâmiyet ve îmanın erkânlarını ruhuna alabilir. Âdeta gayr-ı müslim birisinin İslâmiyet’i kabul etmek derecesinde zor oluyor, yabani düşer. Bilhassa peder ve validesini dindar görmezse ve yalnız dünyevî fenlerle zihni terbiye olsa, daha ziyâde yabanilik verir. O halde o çocuk, dünyada peder ve validesine hürmet yerinde istiskal edip çabuk ölmelerini arzu ile onlara bir nevi belâ olur. Ahirette de onlara şefaatçi değil, belki davacı olur. Neden îmanımı terbiye-i İslâmiye ile kurtarmadınız?

İşte bu hakîkata binaen en bahtiyar çocuklar onlardır ki; Risâle-i Nur dâiresine girip dünyada peder ve validesine hürmet ve hizmet ve hasenatı ile onların defter-i a’mâline vefatlarından sonra hasenatı yazdırmakla ve âhirette onlara derecesine göre şefaat etmekle bahtiyar evlâd olurlar.

Risâle-i Nur’un ikinci kısım talebeleri, fıtraten Risâle-i Nur’a muhtaç bir derecede dünyadan ürkmüş veyahut küsmüş kadınlardır. Hususan bir derece yaşlı da olsa, Risâle-i Nur, ona hakîki bir gıda-yı ma’nevîdir. Çünkü Risâle-i Nur’un dört esasından birisi şefkattir ki, ism-i Rahîm’in mazhariyetinden gelmiş. Kadınların da en esaslı hassaları ve fıtrî vazifelerinin mayası, şefkattir.

Ses Yok