Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 174 | 271
(271-271)
(174)


Aziz, Sıddık Kardeşlerim: Tâhirî, Sabri, Selâhâddin, Mehmed, Mustafa.

Evvelâ: Bu gelen şuhur-u selasenin hürmetine ve Nur Şâkirdlerinin sadakat ve ihlâslarının hürmetine, çok ehemmiyetli hakkımda bir sebeb-i itab ve tokat bir hadiseyi, tamire çalışacağız. Ve gücenmeyiniz. Şöyle ki, bu gece hiç görmediğim bir itab, bir tazib sûretinde ma’nevî bir şiddetli ihtar ile denildi ki: “Dünyaya, zevke, keyfe tenezzül etmemekle Nurlardaki ihlâs ve istiğnayı muhafazaya mükellefdin ve bu asırda


sırriyle dünyayı dine tercih etmek ve bilerek elması şişeye tebdil etmek olan hastalığa, Nur vasıtasiyle çalışmağa vazifedardın. Yüz tecrübenizle de anladın ki, insanların hediyeleri, ihsanları, yardımları, sana dokunuyor. Hattâ seni hasta ediyor. Hergün eserini, tecrübesini görüyorsun, senin en ziyâde itimat ettiğin ve Risâle-i Nur’un fedakâr kahramanlarının yüzlerini Risâle-i Nur’un hizmetinden ziyâde kendi istirahatine çevirmeğe sebebiyet verdin... İlâ âhir.. diye daha ma’nen çok söylenildi.” diye beni tam tekdir etti. Hattâ şimdi bir ma’nevî tokattan dahi korkuyorum. Bu hâdisenin çâre-i yegânesi; bu otomobili alan sizler ilân edeceksiniz ki, “Bu kardeşimiz Said, bunu kabul edemedi, ma’nevî, dehşetli bir zarar hissetti.” İkincisi: Otomobil şimdi Konyalı Sabri’nin yanına gönderilmeli, oraya gitsin. O razı olmazsa Medreset-üz-Zehra erkânlarına gitsin. Sabri merak etmesin, her ay Nurlara onun harika hizmeti, bir otomobil fiatından ziyâdedir. Onun için gücenmesin. Saniyen: Katiyyen biliniz ki, bu dehşetli itabı gördüğümün sebebi istirahat için bir arzu nevinde ve bir temenni tarzında, bir otomobil ile gezmeğe gittiğim vakitte, otomobilci dedi ki: “Küçücük otomobiller çıkmış, bin lira gibi bir fiatla satılıyor.” Ben de temenni nevinden dedim ki: “Keşki, öyle bir emanet küçük otomobil elimize geçseydi, sâir yerlerdeki Nurcu kardeşlerimi ziyaret etseydim” demiştim. Buna hakîki ve ciddî bir karar vermemiştim. Bir arzu iken; buradaki iki has kardeşimiz, bu arzuyu ciddî bir karar zannedip bin lira değil, dört bin liraya kadar fedakârane çalışmışlar.

Ses Yok