Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 358 | 442
(442-442)

Sâlisen: Konya’lı Hacı Sabri kardeşimiz yanıma geldi. Ben, Sâdık, Hayri, Mustafa hazır iken çok ehemmiyetli sohbetimiz, Hacı Sabri’ye mühim bir ders oldu. Bilhassa Medreset-üz-Zehra erkânlarının, hususan Husrev’in bu vatan ve millet ve âlem-i İslâm’a hizmet-i îmaniyeleri ve tahribçi dinsizlerin desiselerine sed çekmeleri o kadar büyük bir hasenedir ki, farz-ı muhal binler seyyie olsa afvettirir. Öyle ise, başta Husrev olarak o erkânların hiçbir hareketini tenkid etmemek ve kemâl-i ihlâs ve samimiyet ile onlara tesanüd ve tam kardeş olmak lâzımdır diye bu meâlde bir ders oldu. İnşâallah Hacı Sabri de Hoca Sabri ve Rüştü ve emsalleri gibi ruh u can ile alâkadar ve Husrev’e tam kardeş olacak; meşreb ihtilafı daha te’sir etmeyecek.

Hasta kardeşiniz
Said Nursî


* * *

(358)

Aziz, Sıddık Kardeşlerim, Medreset-üz-Zehra Erkânları, Nur Naşirleri!

Evvelâ: Bir mes’eleyi biz münasip gördük; size, asıl Nur hakkında söz sâhibi Medreset-üz-Zehra erkânlarının tensibine havale etmek için kalbe geldi. Şöyle ki:

Bugünlerde bana hizmet eden üç arkadaşımızın muvakkaten birkaç gün benden ders almak iştiyaklarına binaen ve eski zamanda talebelerime verdiğim kıymetdar bir hâtırayı hayatlandırmak iştiyakına binaen, matbu’ Lemaat’ı hergün bir sahifesini ders veriyordum. Hem ben, hem onlar çok hayretle ve takdirle karşılıyorduk. Fikrimize geldi ki: Bu matbu’ risâlenin, sâir matbu’ risâleler gibi nüshalarının kalmadığının sebebi, bunun çok kıymetdar olduğunu bilen düşman kısmı intişarına mâni olduklarına ve dost kısmı, kıymeti için elinden çıkarmadığına kanaatımız geldi. Hem gördük ki: Bu Lemaat, Risâle-i Nur’un mühim bir kısmının çekirdekleri, tohumları hükmünde gâyet güzel vecizelere ve hiçbir edibin ve mütefekkirin muvaffak olamadığı bir tarzla sehl-i mümteni’ gibi taklid edilmez, büyük bir hakîkat-ı içtimâîyeyi küçük bir vecizede ve manzum bir kitabı mensur gibi, aynı nesirli bir kitab gibi, hiç nazmı hatıra getirmeden kolayca okunacak bir tarzda bulunması, otuz yedi sene evvel Ramazan-ı Şerifin yirmi gününde her gün bir iki saat iştigaliyle bir tarzda koca bir kitab kadar uzun bir nevi mesnevî yazılması ve içinde yirmi yerde,

Ses Yok