Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 224 | 335
(335-335)

Mâdem ölüm ölmüyor ve ecel gizlidir, her vakit gelebilir ve mâdem kabir kapanmıyor, kafile kafile arkasından gelenler oraya girip kayboluyorlar ve mâdem bu hayat-ı dünyeviye gâyet süratle gidiyor ve mâdem ölüm ehl-i îman hakkında îdam-ı ebedîden terhis tezkeresine çevrildiğini hakîkat-ı Kur’âniye ile Risâle-i Nur güneş gibi göstermiş ve ehl-i dalâlet ve sefahet hakkında göz ile göründüğü gibi bir îdam-ı ebedîdir, bütün mahbubatından ve mevcûdâttan bir firak-ı lâyezâlidir. Elbette ve elbette hiçbir şüphe kalmaz ki, en bahtiyar odur ki: Sabır içinde şükredip hapis müddetinden tam istifade ederek, Nurlar dersini alarak, istikamet dâiresinde îmanına ve Kur’ân’a hizmete çalışır.

Ey zevk ve lezzete mübtelâ insan! Ben yetmiş yaşımda binler tecrübelerle ve hüccetlerle ve hâdiselerle aynelyakîn bildim ki: Hakîki zevk ve elemsiz lezzet ve kedersiz sevinç ve hayattaki saadet, yalnız îmandadır ve îman hakîkatları dâiresinde bulunur. Yoksa dünyevî lezzette çok elemler var. Bir üzüm tanesi yedirir, on tokat vurur, hayatın lezzetini kaçırır.

Ey hapis musîbetine düşen biçâreler! Mâdem dünyanız ağlıyor ve tatlı hayatınız acılaştı; çalışınız, âhiretiniz dahi ağlamasın ve hayat-ı bâkiyeniz gülsün, tatlılaşsın. Hapisten istifâde ediniz. Nasıl ba’zan ağır şerâit altında düşman karşısında bir saat nöbet, bir sene ibâdet hükmüne geçebilir; öyle de sizin ağır şerâit altında her bir saat ibâdet zahmeti, çok saatler olup, o zahmetleri rahmetlere çevirir.

* * *

(224)

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Sizi tâziye değil, belki tebrik ediyorum. Mâdem kader-i İlâhî bizi bu üçüncü medrese-i Yusufiye’ye bir hikmet için sevketti ve bir kısım rızkımızı bize burada yedirecek ve rızkımız bizi buraya çağırdı ve mâdem şimdiye kadar kat’i tecrübelerle


sırrına inâyet-i İlâhîyye bizi mazhar etmiş ve mâdem medrese-i Yusufiye’deki yeni kardeşlerimiz, herkesden ziyâde nurlardaki teselliye muhtaçtırlar ve adliyeciler, me’murlardan ziyâde Nur kâidelerine ve sâir kudsî kanunlarına ihtiyaçları var ve mâdem Nur nüshaları pek kesretle hariçteki vazifenizi görüyorlar ve fütuhatları tevakkuf etmiyor ve mâdem burada her bir fâni saat, bâkî ibâdet saatleri hükmüne geçer,

Ses Yok