Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 213 -214 | 319
(319-319)

Onuncusu: Bu da hiçbir kanun müsaade etmediği ve hiçbir maslahat bulunmadığı, yalnız ma’nasız evhamdan bir habbeyi kubbeler yapmaktan hiçbir kanuna girmiyen bir taarruzlar, bu da mesleğimizce bakamadığımız siyâsete temas etmemek için sükût ederek böylece on vecihle kanunsuz muamelelere karşı yalnız


deriz.


* * *

(213)

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Cenâb-ı Hakk’a hadsiz şükür olsun ki, bu yeni taarruzda ve çok geniş ve çok evhamlı taarruz, yüzde bire indi. Dünkü gün dört saat mahkemede ifademi aldılar. Evvelce size gönderdiğim ifadenin aynını ve izahatıyla cevab verdim. Allah Isparta Adliyesinden çok razı olsun ki, onların buraya lehimizdeki iş’ârı bize çok yardım etti. Yoksa Afyon’daki evham ve burada bazı resmîler gizli düşmanlarımıza da yardımları ile pek çok zahmet çekecektik.

Müsadere ettikleri Kur’ânımızı Diyânet Reisine göndermişler. Biz de İstanbul’a gönderdiğimiz iki cüzler ve baştaki cüz ile beraber, bir mektub Diyânet Reisine yazdık. “Bunu fotoğrafla tab’etmeğe çalışmak istiyoruz. Diyânet Reisinin tensibi ve muavenetini ümid ediyoruz.” diye mektub yazdık.

Bu def’a bana mahkemede sordukları pek çok ma’nasız sualler içinde “Ne ile yaşıyorsun?” Dedim ki: “İktisad bereketiyle.” Hattâ bir vakit Isparta’da bir Ramazanda bir ekmek, bir kilo torba yoğurdu, bir kilo pirinç ile yaşayan bir adam, maişeti için dünyaya tenezzül etmez ve hediyeyi de kabul etmeğe mecbûr olmaz.

* * *

(214)

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Evvelâ: Sizin muvaffakıyetinizi ve sebatınızı ve “Yirmi Dokuzuncu Söz”ün elifler kerâmetini muhafazasıyla mumlu kâğıdlara yazılmasını ve çalışmanıza fütur gelmemesini ruh u canımızla tebrik ediyoruz.

Ses Yok