Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Denizli Lâhikası Mektup 65 - 66 | 42
(42-42)
(65)

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Ben merhum Hâfız Ali’yi unutamıyorum. Onun acısı beni çok sarsıyor. Eski zamanlarda ba’zan böyle fedakâr zâtlar, kendi dostu yerine ölüyorlardı.. zannederim, o merhum benim yerimde gitti. Onun fevkalâde hizmetini eğer sizler gibi o sistemde zâtlar yapmasa idi; Kur’ân’a, İslâmiyet’e büyük bir zâyiat olurdu. Ben, onun varisleri olan sizleri tahattur ettikçe, o acı gidiyor; bir inşirah geliyor. Medâr-ı hayrettir ki; ben, şimdi onun ma’nevî, belki maddî hayâtiyle âlem-i berzaha gitmesi cihetiyle, o âleme gitmek için bende bir iştiyak zuhûr etti ve ruhuma başka bir perde açıldı. Nasılki buradan Isparta’daki kardeşlerimize selâm gönderip muârefe, muhabere ile sohbet ediyoruz; aynen öyle de; Hâfız Ali’nin tavattun ettiği âlem-i berzah; nazarımda Isparta, Kastamonu gibi olmuş. Hattâ bu gece, mesmûâtıma göre, buradan birisi oraya gönderilmiş. On def’adan ziyâde teessüf ettim. Ne için Hâfız Ali’ye onunla selâm göndermedim. Sonra ihtâr edildi ki: Selâm göndermek için vâsıtalara ihtiyaç yok; kuvvetli râbıtası telefon gibidir. Hem o gelir alır. O büyük şehid, Denizli’yi bana sevdiriyor; daha buradan gitmek istemiyorum. O ve Mehmed Zühtü ve Hâfız Mehmed, hayatlarında gördükleri vazife-i îmaniye ve Nuriyeye devam ediyorlar. Onlar pek yakından temâşâ ediyorlar, belki de yardım ediyorlar. Evliya-yı azîmenin dâiresinde kıymetli hizmet noktasında mevki almalarından, ben de o ikisinin Hâfız Mehmed’le beraber isimlerini silsilemde aktabların isimleri yanında yâdedip hediyelerimi bağışlıyorum.

* * *

(66)

Aziz, Sıddık, Mübârek Kardeşlerim!

Bir kaç gündür sizin ile konuşamadığımın sebebi, şimdiye kadar emsâlini görmediğim şiddetli ve zehirli bir hastalıktır. Ben, Risâle-i Nur hesâbına âhir ömrüme kadar Nur ve gül dâiresindeki sebatkâr ve metîn ve sarsılmaz kardeşlerimle, Kastamonulu fedakârlar ile ebeden müteşekkirâne iftihar ediyorum ve onlarla bütün zâlimlerin sıkıntılarına karşı bir kuvvetli nokta-i istinad ve tam bir teselli buluyorum. Şimdi ölsem, onlar var diye ferah-ı kalble ecelimi karşılayacağım...

Ehl-i dünya, ben onlarla mübâreze ediyorum diye, asılsız tevehhüm ederek beni hapse attılar. Fakat kader-i İlâhî, ben onlarla konuşmadığım ve ıslah-ı hallerine çalışmadığımdan beni hapse attı.

Ses Yok