Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 30 | 96
(96-97)

Elcevab: Risâle-i Nur’un hizmet-i îmaniyede, bu zamanda binler tahribatçılara mukabil yüz binler tamiratçı lâzım gelirken, hem benimle lâakall yüzer kâtib ve yardımcı bulunmak ihtiyaç varken, değil çekinmek ve temas etmemek, belki millet ve ehl-i idare takdir ile ve teşvik ile yardım ve temas etmek zaruri iken ve o hizmet-i îmaniye hayat-ı bakiyeye baktığı için hayat-ı fâniyenin meşgalelerine ve faidelerine tercih etmek, ehl-i îmana vâcib iken, kendimi misal olarak derim ki; beni herşeyden ve temastan ve yardımcılardan men’etmek ile beraber aleyhimizde olanlar bütün kuvvetleriyle arkadaşlarımın kuvve-i ma’nevîyelerini kırmak ve benden ve Risâle-i Nur’dan soğutmak ve benim gibi ihtiyar, hasta, zaif, garîb, kimsesiz bir biçâreye binler adamın göreceği vazifeyi başına yüklemek ve bu tecrid ve tazyiklerden maddî bir hastalık nevinde insanlar ile temas ve ihtilâttan çekilmeğe mecbûr olmak, hem o derece te’sirli halkları ürküttürmek ki, en ziyâde merbut görülen ba’zı dostların bana selâm vermemek, hattâ ba’zı namazı da terketmek derecesinde ürkütmek ile kuvve-i ma’nevîyeyi kırmak cihetleriyle ve sebebleriyle, ihtiyarım haricinde bütün o mânilere karşı Risâle-i Nur şâkirdlerinin kuvve-i ma’nevîyelerinin takviyesine medâr, ikramat-ı İlâhîyeyi beyan ederek, Risâle-i Nur etrafında ma’nevî bir tahşidat yaptırmak ve Risâle-i Nur kendi kendine, tek başiyle başkalarına muhtaç olmayarak bir ordu kadar kuvvetli olduğunu göstermek hikmetiyle, bu çeşit şeyler bana yazdırılmış. Yoksa, hâşâ! kendimizi satmak ve beğendirmek ve temeddüh etmek, hodfuruşluk etmek ise; Risâle-i Nur’un ehemmiyetli bir esası olan ihlâs sırrını bozmaktır. İnşâallah Risâle-i Nur kendi kendini, hem müdafaa ettiği, hem kıymetini tam gösterdiği gibi, bizi de ma’nen müdafaa, kusurlarımızı affettirmeğe vesile olacaktır.

* * *

(30)

Aziz Kardeşlerim!

Risâle-i Nur’un zuhurundan kırk sene evvel, geniş bir hiss-i kablelvuku, acib bir tarzda; hem bende, hem bizim köyde, hem nahiyemizde tezahür ettiğini, şimdi bir ihtar-ı ma’nevî ile kat’i kanaatım gelmiş. Şefik kardeşim ve Abdülmecid gibi eski talebelerime bu sırrı fâşetmek isterdim. Şimdi Cenâb-ı Hak sizlerde çok Abdülmecidleri ve çok Abdurrahmanları verdiği için, size beyan ediyorum:

Ses Yok