Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 116 - 117 | 211
(211-211)
(116)

Husrev’in müdafaatımda yazılan dört zelzele mes’elesini tasdik eden bu geceki şiddetli dört def’a zelzele, bana ve Nurlara ve bu memlekete kat’i bir suikasd eseri olarak hükümet içinde hizmetçime bağırarak bana tahkirkârane ihanet ve şetmedip “Git O’na söyle” diyen ve Kaymakamın emr-i cebrîsiyle “Hasta da olsa buraya getiriniz” bekçilere ve jandarmalara emir veren ve Afyon’un perde altındaki büyük me’mura dayanan karakol çavuşu, hem Nur Şâkirdlerinin şevklerine, hem Nurların burada yazılmasına, hem bana ehemmiyetli sıkıntı vermesinin aynı vakitte, böyle burada görülmiyen bu şiddetli zelzelenin gelmesi gösteriyor ki; Risâle-i Nur bir vesile-i def-i belâdır; tatile uğradıkça, belâ fırsat bulup gelir.

Nurlara az zamanda çok hizmet eden Mustafa Osman’ın gâyet tevazukârane ve mahviyetkârane mektubu, tam onun hâlîsane sadakatini ve ihlâsını isbat edip on beş senelik haslarla omuz omuza geldiğini gösterir. Zaten yazdığı “Asa-yı Mûsa Mecmûası,” kuvvetli bir delildir. İşte bu dakikada bunu yazarken, yine hafif zelzele başladı.

* * *

(117)

(EMİRDAĞI ZABITASİYLE BİR HASBIHAL)

“Hem insaniyet nâmına istediğim bir hukukuma karşı yapılan, hayretimi mûcib acib bir muamelenin sebebi nedir?” diye bir sualim var.

Birincisi: Bir senedenberi sakladığım şekvamı vermedim. Şimdi zâbıtanın vasıtasiyle Ankara makamatına vermek üzere bir zata gönderdik. Dedim. Afyon Emniyet Müdürü insaflıdır. O’na da bir sûret elden gönderdim. O’ndan istirahatıma dâir bir eser beklerken, bilâkis beni sıkıştıran zatlara yazmış: “Bu güzel yazı onun değil. Kim yazmışsa tahkik ediniz.” Acaba çok kuvvetli ve ayn-ı hakîkat o şekvayı nazara almayıp lüzumsuz, ehemmiyetsiz, zararsız bir yazıyı merak etmek, benim istirahatımı bozmak; bin liraya ehemmiyet vermemek, beş paraya çok ehemmiyet vermek gibi olmaz mı? Yüz otuz risâlelerden binler nüshaları ayrı ayrı yazılarla üç mahkeme inceden inceye tedkikten sonra ve onları yazanların mühim bir kısmı benimle beraber mahkemede bulunmaları ve zerre kadar medâr-ı mes’uliyet olmadığı halde, “Kim O’na yazıyor diye, tahkik ediniz” demek yüzünden bir kanun, bir maslahat var mı? Bir biçâreyi bu bahane ile karakola çağırmak, endişe vermek ve bilhassa benim ihbarımla istemek ne lüzumu var? İşte ben size haber veriyorum: Eğer arzu etsem, binler adam yazılarımı yazacaklar, hem her tarafda millet ve vatan menfaatine yazıyorlar.

Ses Yok