Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 243 - 244 | 348
(348-348)
(243)


Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Bugün ma’nevî bir ihtar ile sizin hesabınıza bir telâş, bir hüzün bana geldi. Çabuk çıkmak istiyen ve derd-i maişet için endişe eden kardeşlerimizin hakîkaten beni müteellim ve mahzun ettiği aynı dakikada bir mübârek hâtıra ile bir hakîkat ve bir müjde kalbe geldi ki: Beş günden sonra çok mübârek ve çok sevaplı ibâdet ayları olan şuhûr-u selâse gelecekler. Her hasenenin sevabı başka vakitte on ise, Receb-i Şerif’te yüzden geçer, Şaban-ı Muazzam’da üç yüzden ziyâde ve Ramazan-ı Mübârekte bine çıkar ve cuma gecelerinde binlere ve Leyle-i Kadir’de otuzbine çıkar. Bu pek çok uhrevî faideleri kazandıran ticaret-i uhreviyenin bir kudsî pazarı ve ehl-i hakîkat ve ibâdet için mümtaz bir meşheri ve üç ayda seksen sene bir ömrü ehl-i îmana te’min eden şuhur-u selâseyi böyle bire on kâr veren medrese-i Yusufiye’de geçirmek, elbette büyük bir kârdır. Ne kadar zahmet çekilse ayn-ı rahmettir. İbâdet cihetinde böyle olduğu gibi, “Nur hizmeti” dahi nisbeten -kemiyet değilse de keyfiyet itibariyle- bire beştir. Çünkü bu misâfirhânede mütemadiyen giren ve çıkanlar, Nur’un derslerinin intişarına bir vasıtadır. Ba’zan bir adamın ihlâsı, yirmi adam kadar faide verir. Hem Nur’un, sırr-ı ihlâsı; siyasetkârane kahramanlık damarını taşıyan, Nur’un tesellilerine pek çok muhtaç bulunan mahpus biçâreler içinde intişarı için bir parça zahmet ve sıkıntı olsa da, ehemmiyeti yok. Derd-i maişet ciheti ise: Zaten bu üç ay âhiret pazarı olmasından her biriniz çok şâkirdlerin bedeline, hattâ ba’zınız bin adamın yerinde buraya girdiğinden, elbette sizin haricî işlerinize yardımları olur diye tamamiyle ferahlandım ve bayrama kadar burada bulunmak büyük bir ni’mettir bildim.

Said Nursî


* * *

(244)


Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Evvelâ: Receb-i Şerîf’inizi ve yarınki “Leyle-i Reğaib” inizi ruhu canımızla tebrik ederiz.

Ses Yok