Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 256 | 364
(364-364)

Mâdem bizler onların hatırları için kader-i İlâhîyle buraya girdik ve bir kısmımız onların saadeti ve ma’nevî rahatları için buradan çıkmak istemiyoruz ve istirahatımızı onlar için feda edip her sıkıntıya sabır ve tahammül ediyoruz; elbette o yeni kardeşlerimiz dahi Denizli mahpusları gibi, kardeşliğimiz hatırı için, Şaban ve Ramazan hürmetine birbirine küsmemek ve kardeş olup barışmak lazım ve elzemdir. Zaten biz ve ben, onları Nur Talebeleri dâiresinde biliriz ve dualarımıza girmişler.


Said Nursî


* * *

(256)


Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Evvelâ:


sırriyle, inşâallah mahkememizin te’hirinde ve tahliye olan kardeşlerimizin yine mahkeme gününde burada bulunmalarında büyük hayırlar var.

Evet, Risâle-i Nur’un mes’elesi; âlem-i İslâmda, hususan bu memlekette küllî bir ehemmiyeti bulunduğundan böyle heyecanlı toplamalar ile umumun nazar-ı dikkatini Nur hakîkatlarına celbetmek lazımdır ki, ümidimizin ve ihtiyatımızın ve gizlememizin ve muarızların küçültmelerinin fevkınde ve ihtiyarımızın haricinde böyle şa’şaa ile Risâle-i Nur kendi derslerini dost ve düşmana âşikâren veriyor. En mahrem sırlarını en namahremlere çekinmeyerek gösteriyor. Mâdem hakîkat budur, biz küçücük sıkıntılarımızı kinin gibi bir acı ilâç bilip, sabır ve şükretmeliyiz “Yâhu bu da geçer” demeliyiz.

Sâniyen: Bu medrese-i Yusufiye’nin nâzırına yazdım: Ben Rusya’da esir iken, en evvel “Bolşevizm”in fırtınası hapishânelerden başladığı gibi, “Fransız İhtilâl-i Kebiri” dahi en evvel hapishânelerden ve tarihlerde serseri namiyle yâdedilen mahpuslardan çıkmasına binaen; biz Nur şâkirdleri, hem Eskişehir, hem Denizli, hem burada mümkün oldukça mahpusların ıslâhına çalıştık.

Ses Yok