Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 25 - 26 | 92
(92-92)
(25)

Aziz Kardeşim!

Risâle-i Nur’un avukatı Ziya’yı bizim tarafımızdan hem çok teşekkür, hem tebrik ediniz. Çoktan beri ruhuma ihtar edilmiş ki; Ziya nâmında birisi, Risâle-i Nur nâmına büyük bir hizmet edecek. Bu mes’ele gösterdi ki; o Ziya, bu Ziyadır. Bizleri ebede kadar minnetdar eyledi. Mahkemede zabıt kâtibi ve azadan Hüsnâ hanım ve Sorgu Hâkimi gibi vicdanlı zatlara teşekkür ederiz. Ve onları unutmayacağımı; Bilhassa, başta Müftü Osman, Hasan Feyzi olarak çok ehemmiyetli kardeşlerime selâmımızı ve minnetdarlığımızı bildiriniz. Ve hâkim-i âdil olan zata, Risâle-i Nur’un ekser eczalarını ona hediye etmek için yazdırmağa karar verdiğimi söyleyiniz. Ve Risâle-i Nur’un fahri avukatı Ziya’ya; kısm-ı mühimmini yazdırıp ona hediye etmek niyetindeyim.

Tab’ olunan “Âyet-ül Kübrâ Risâlesinin” beş yüz matbu nüshaları da tab’ edenlere verilecek mi? Merak ediyorum.

Biri de, İstanbul’da müsadere edilen ne kadar Risâle-i Nur varsa bana aittir. İçinde yirmi risâle bulunan mecmûa bana çok ehemmiyeti var.

Hem Denizli’den müfarakat ederken, emanet “Mu’cizat-ı Ahmediye Risâlesini,” orada ba’zılarına bırakmıştım, o da bana çok lâzımdır, belki Hoca Musa Efendi biliyor.

* * *

(26)

Risâle-i Nur’un zaif veya yeni şâkirdlerini vesveseden kurtarmak için, beyan ediyorum ki: gizli bir komitenin desisesiyle safdil ba’zı hocalar veyahut bid’a tarafdarları ba’zı muarızlar, Risâle-i Nur’un hiç zedelenmez ba’zı hakîkatlarına karşı gelmek için, benim çok kusurlu ve -itiraf ediyorum- çok hatalı şahsımın noksanlarını ve hatalarını îşââ etmek ve beni onlar ile çürütmekle, Risâle-i Nur’a ilişmek ve darbe vurmak istediklerinin, bu yirmi senedir yirmi ehemmiyetli hâdisesi var. Hattâ iki def’a hapsimize de bir nevi vesilesi olduğundan, dostlarıma ve Risâle-i Nur’un şâkirdlerine ilân ediyorum ki: Ben, Cenâb-ı Hakka şükrediyorum ki; nefsimi kendime beğendirmemiş ve kusurlarımı kendime bildirmiş. Değil kendimi satmak, hodfuruşluk etmek; belki kemâl-i mahcubiyetle Risâle-i Nur’un mübârek şâkirdleri içinde onların samimiyet ve ihlâsı ile kendimi afvettirmek ve onların ma’nevî şefaatiyle günahlarıma bir keffaret aramaktır. Bana itiraz edenler, gizli ayıblarımı bilmiyorlar. Yalnız zâhirî ba’zı hatalarımı bahâne edip ve yanlış olarak Risâle-i Nur’u benim malım zannedip, Risâle-i Nur’un nurlarına perde çekmek, intişarına rekabet etmek için derler: “Said cuma cemâatine gelmiyor, sakal bırakmıyor” gibi tenkidleri var.

Ses Yok