Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 76 | 167
(167-167)

Asayiş, idare lehinde, sabır ve tahammüle karar verdim. Elbette dünya dâimî olmadığı gibi, hadisatı da fırtınalı, dâima değişir. Bir kaç saat cinâyetlerle, dünyevî ve uhrevi binler zakkum ve azab neticeleri var. O zaman, faidesiz “yüz binler teessüf” diyeceksiniz.

Ben, resmî makamata ve bizimle tam alâkadar vazifedarlara yazdığım gibi, sizin gibi bedbahtlara dahi derim: Biz, Risâle-i Nur’la, bu memleketin ve istikbalinin en büyük iki tehlikesini defetmeye çalışıyoruz ve bilfiil çok emarelerle, hattâ mahkemede de kısmen isbat etmişiz.

Birinci tehlike: Bu memlekette hariçten kuvvetli bir sûrette girmeğe çalışan anarşiliğe karşı sed çekmek.

İkincisi: Üç yüz elli milyon müslümanların nefretlerini kardeşliğe çevirmekle, bu memleketin en büyük nokta-i istinadını te’min etmektir.

* * *

(76)

(Afyon Emniyet Müdürü’ne derim ki:)

Müdür Bey!..

Dünyada, eski zamandanberi görülmemiş bu derece kanunsuz ve ma’nasız ve maslahatsız tecavüzler bana geldiği halde neden aldırmıyorsunuz? Bir misali: Camiye, hâli zamanda, cemaat hayrına sâhib olmak için bir, ba’zı iki adamdan başka kimseyi yanıma kabul etmediğim halde; resmen “Kat’iyyen camiye gitmeyeceksiniz..” deyip, bu gurbette hastalık ve ihtiyarlık ve yoksulluk içinde bu ihanet hangi kanunladır? Hangi maslahat var? Haberim olmadan, caminin hâli bir yerinde, iki üç tahta, bir kilimle beni üşütmemek fikriyle bir zatın yaptığı iki kişilik bir settare yüzünden, ehemmiyetli bir mes’ele şeklinde, hem bana, hem umum halka ma’nasız telâş vermek hangi kanunladır? Hangi maslahat var? Soruyorum. Bana bu ihanetleri yapanların, hiçbir bahâneleri yoktur. Yalnız teveccüh-ü âmmeyi bahâne edip “Bu menfî adama neden hürmet ediyorsunuz?”

Ben de derim. Bütün dostlarım biliyorlar ki; ben, şahsıma karşı hürmeti ve teveccüh-ü âmmeyi istemiyorum, reddediyorum. Benim hakkımda başkalarının hüsn-ü zannını kabul etmediğim halde, hangi kanun beni mes’ul eder ki, ihtiyarım ve rızam haricinde, başkasının hüsn-ü zanniyle bana ihanet ediliyor. Farz-ı muhal olarak, bu teveccüh-ü amme hakîkat da olsa; vatana, millete faidesi var, zararı olmaz.

Dinle
-