Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 444 | 596
(596-596)

Bu sûretle o dershânelerde Nurların okunması ve Nurlarla meşguliyete devam edenlere ve ders alanlara talebe-i ulûm şerefini kazandırmaktadır. Talebe-i ulûmun ise; âdi harekâtı, hattâ uykusu dahi ibadet hükmüne geçtiğini ba’zı büyük müçtehidler beyân etmişler.

Sâlisen: Nurların radyo diliyle Anadolu ve âlem-i İslâm’a intişarının ilk mukaddemesi, mübârek leyle-i berata tevafuk etmesi, bu vatan ve âlem-i İslâm hakkında Risâle-i Nur lehinde büyük bir hayrın alâmeti ve işâretidir.


Kardeşleriniz
Tahirî, Zübeyr, Sungur, Ceylân, Bayram

* * *

(444)


Umum dostlarıma ve Nur kardeşlerime bu vasiyeti ilân ediyorum: Ben şahsım itibariyle vazife-i Nuriyeyi yapmaya tâkatim kalmamış. Belki ihtiyaç da kalmamış. Hem müteaddit tesemmümlerle ve çok ihtiyarlık vaziyetiyle ve hastalıkla şimdiki hayatta kalmak, tahammülüm kalmamış gibidir. Şayet müştak olduğum ölüm elime geçmese de, zâhirî hayatımda ölmüşüm gibi diye bu vasiyetimi yazıyorum.

Hâlık-ı Rahman-ı Rahîm’e hadsiz şükür olsun ki; bundan altmış-yetmiş sene evvel hilaf-ı âdet olarak tahsil-i ilim, hususan ilm-i îmanî yolunda başkaların muavenetine yalvarmamak ve tam fakr-ı haliyle beraber Eski Said çocukluk, gençlik zamanında talebelerine tayinlerini kendi vermeye çalıştığı ve ancak kısa bir zaman beş tayin kabul edip mütebâki talebelerine ba’zan yirmi otuz talebesine tayin verdiğinden; ilmi, vasıta-i cer etmeye o talebeler mecbûr olmadılar.

Ses Yok