Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 245 | 349
(349-350)

Sâniyen: Me’yus olmayınız, hem merak ve telâş etmeyiniz, inâyet-i Rabbânîye inşâallah imdadımıza yetişir. Bu üç aydan beri aleyhimizde ihzar edilen bomba patladı. Benim sobam ve Feyzilerin su bardığı ve Husrev’in iki su bardaklarının verdikleri haber doğru çıktı. Fakat dehşetli değil, hafif oldu. İnşaallah o ateş tamamen sönecek. Bütün hücumları, şahsımı çürütmek ve Nur’un fütuhatına bulantı vermektir. Emirdağı’ndaki ma’lûm münafıktan daha muzır ve gizli zındıkların elinde âlet bir adam ve bid’atkâr bir yarım hoca ile beraber, bütün kuvvetleriyle bize vurmaya çalıştıkları darbe, yirmiden bire inmiş. İnşâallah o bir dahi, bizi mecruh ve yaralı etmeyecek ve düşündükleri ve kasdettikleri bizi birbirinden ve Nur’lardan kaçırmak plânları dahi akîm kalacak. Bu mübârek ayların hürmetine ve pek çok sevab kazandırmalarına îtimaden sabır ve tahammül içinde şükür ve tevekkül etmek ve


düstûruna teslim olmak elzemdir, vazifemizdir.


Said Nursî


* * *

(245)

ANKARA’NIN ALTI MAKAMATINA VE AFYON AĞIR CEZA MAHKEMESİNE VERİLEN MÜDÂFAANIN İTİRAZNAME TETİMMESİ VE LÂHİKASIDIR.

Afyon mahkemesine beyan ediyorum ki:

Artır yeter! Sabır ve tahammülüm kalmadı. Yirmi iki sene sebebsiz bir nefy içinde dâimî tarassutlarla, tecrid-i mutlak ve haps-i münferid tarzında beni sıkmakla beraber, altı mahkeme, bir tek mes’eleden başka Risâle-i Nur’un yüz kitabında medâr-ı mes’uliyet bulamadığı hâlde, evham yüzünden ve imkânâtı vukuat yerinde isti’mal etmek cihetiyle kanunsuz bizi üç def’a hapse sokup yüz bin lira Nur şâkirdlerine zarar vermek dünyada emsâli hiç vuku bulmamış bir gadirdir ki, istikbal ve nesl-i âti, bunun pek şiddetli olarak zâlim müsebbiblerini lânetle yâdedecekleri gibi; Mahkeme-i Kübrâ’da, Cehennemin esfel-i safilînine atmakla o zâlimleri mahkûm edeceklerine kat’i kanaatımızla, şimdiye kadar bir derece teselli bulup sükût ederek, tahammül ediyorduk. Yoksa hakkımızı tam müdafaa edebilirdik.

Ses Yok