Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 384 | 474
(474-476)
(384)

(Üstadımızın çok evvel yazmış olduğu zîrdeki mektubu, şahsî nüfuz te’min ve dini siyasete âlet etmek ittihamlarına tam bir cevap olduğundan kararnameye ilhak edilmiştir.)

KONUŞAN YALNIZ HAKÎKATTIR

Risâle-i Nur’da isbat edilmiştir ki: Ba’zan zulüm içinde adâlet tecelli eder. Yâni insan bir sebeple bir haksızlığa, bir zulme ma’rûz kalır; başına bir felâket gelir; hapse de mahkûm olur; zindana da atılır. Bu sebeb haksız olur. Bu hüküm bir zulüm olur. Fakat bu vâkıa adâletin tecellisine bir vesile olur. Kader-i İlâhî başka bir sebepten dolayı cezaya, mahkûmiyete istihkak kesbetmiş olan o kimseyi bu def’a bir zâlim eliyle cezaya çarptırır, felâkete düşürür. Bu, Adâlet-i İlâhînin bir nevi tecellisidir.

Ben şimdi düşünüyorum. Yirmi sekiz senedir vilâyet vilâyet, kasaba kasaba dolaştırılıyorum. Mahkemeden mahkemeye sürükleniyorum. Bana bu zalîmane işkenceleri yapanların bana atfettikleri suç nedir? Dini siyasete âlet yapmak mı? Fakat bunu ne için tahakkuk ettiremiyorlar. Çünkü hakîkat-ı halde böyle bir şey yoktur. Bir mahkeme aylarca, senelerce suç bulup da beni mahkûm etmeye uğraşıyor. O bırakıyor; diğer bir mahkeme aynı mes’eleden dolayı beni tekrar muhakeme altına alıyor. Bir müddet de o uğraşıyor; beni tazyik ediyor; türlü türlü işkencelere ma’rûz kılıyor. O da netice elde edemiyor, bırakıyor. Bu def’a bir üçüncüsü yakama yapışıyor. Böylece musîbetten musîbete, felâketten felâkete sürüklenip gidiyorum. Yirmi Sekiz sene ömrüm böyle geçti. Bana isnad ettikleri suçun aslı ve esası olmadığını nihayet kendileri de anladılar.

Onlar bu ittihamı kasden mi yaptılar, yoksa bir vehme mi kapıldılar? İster kasıt olsun, ister vehim olsun; ben böyle bir suçla münâsebet ve alâkam olmadığını kemâl-i kat’iyyetle yakînen ve vicdânen biliyorum. Dini siyasete âlet edecek bir adam olmadığımı bütün insaf dünyası da biliyor. Hattâ beni bu suçla ittiham edenler de biliyorlar. O halde neden bana bu zulmü yapmakta ısrar edip durdular? Neden ben suçsuz ve ma’sûm olduğum halde böyle devamlı bir zulme, muannid bir işkenceye ma’rûz kaldım? Neden bu musîbetlerden kurtulamadım? Bu ahvâl Adâlet-i İlâhîyye’ye muhalif düşmez mi?

Bir çeyrek asırdır bu suallerin cevaplarını bulamıyordum. Bana zulüm ve işkence yaptıklarının hakîki sebebini şimdi anladım. Ben kemâl-i teessürle söylüyorum ki:

Ses Yok