Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 321 - 322 | 405
(405-405)
(321)

(Sungur Ankara’da iken Üstadımıza yazdığı mektubun sûretidir.)


Çok Aziz, Çok Mübârek, Çok Müşfik, Çok Sevgili Üstadımız Efendimiz Hazretleri!

Mübârek, makbul, kıymetli mektubunuzu Diyânet Riyaseti Başkanı Ahmed Hamdi Efendi’ye teslim ettik. Sevinçler içinde mübârek mecmûa ve Nurları kendi hususî kütübhânesine koydu. “İnşâallah bunları kendi öz ve has kardeşlerime okumak için vereceğim ve bu sûretle tedricî neşrine çalışacağız.” dedi.

Çok sevgili Üstadım Efendim! Mübârek mektubunuzdaki emirlerinizi yapacağını söyledi. “Fakat şimdi hemen birden bire bunların neşri olmaz. Ben bu eserleri has kardeşlerime okutturup, meraklılara göre ileride neşrederiz. İnşâallah tam ve parlak şekilde ileride neşrine çalışacağını” söyledi.

Sungur
* * *

(322)

Yirmi Dokuzuncu Mektub’un İkinci Makamı’nın en baş sahifesindeki sual ve cevabdan sonra şu nükte yazılacak:

“Bu risâlenin sebeb-i te’lifi: Kur’ânın tercümesini Kur’ân yerinde câmilerde okutmak olan dehşetli sû-i kasdına karşı bir nevi mukabeledir. Ziyâde tafsilât ve lüzumsuz bahisler girmiş. Fakat o mücahidane ve heyecanlı mukabelede kıymetdar bir gaybî anahtarı hissedip meczubâne arattırmak içinde lüzumsuz tafsilât ve zaîf ve pek ince emareler dahi girmiş.

Kalbime geldi ki: Yirmi Dokuzuncu Mektub’un gâyet ehemmiyetli ve lüzumlu ve parlak ve îcazlı olan Birinci Makamı, bu İkinci Makamın bütün kusuratını ve israfatını afvettirir.”

Ben de kemâl-i sürurla şükrettim, o kusurları unuttum.

* * *
Ses Yok