Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Denizli Lâhikası Mektup 8 - 9 | 9
(9-9)

Mâdem Kur’ân bir hutbe-i ezeliyedir, nev’-i beşerin umum tabakatiyle ve ehl-i ibâdetin bütün tâifeleriyle konuşup elbette onlara göre müteaddid ma’naları ve küllî ma’nasının çok mertebeleri bulunacak. Ba’zı müfessirler, yalnız en umumî veya en sarih veya vâcib veya bir sünnet-i müekkedeyi ifade eden ma’nayı tercih eder.

Meselâ, bu âyette


’dan ehemmiyetli bir sünnet olan iki rek’at teheccüt namazını ve



’dan, bir sünnet-i müekkede olan sabah fecir sünnetini zikretmiş. Yoksa evvelki ma’nanın daha çok efradı var. Kardeşim, seninle konuşmak kesilmemiş.


* * *

(8)

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Şimdi zuhur namazını kıldım, tesbihat içinde siz hatırıma geldiniz ki; her biri hem kendini, hem hânesindeki akrabasını düşünmekle mahzun olur. Birden kalbe geldi ki: Mâdem eski zamanlarda âhiretini dünyasına tercih edenler, hayat-ı içtimâîyenin günahlarından kurtulmak ve âhiretine hâlîsane çalışmak niyetiyle mağaralarda, çilehânelerde riyâzet ile hayatlarını geçirenler bu zamanda olsaydılar, Risâle-i Nur Şâkirdleri olacaktılar; elbette şimdi bu şerait altında bunlar, onlardan on derece daha ziyâde muhtaçtır ve on derece fazla fazilet kazanıyorlar ve on derece daha rahattırlar.

* * *

(9)

Aziz, Mübârek Kardeşlerim!

Pek çok selâm... Bizim memlekette eskide arefe gününde bin İhlâs-ı Şerîf okurduk. Ben, şimdi bir gün evvel beş yüz ve arefede dahi beş yüz okuyabilirim. Kendine güvenen, birden okuyabilir. Ben, gerçi sizleri göremiyorum ve husûsi her birinizle görüşmüyorum, fakat ben, ekser vakitler, duâ içinde her birinizle ba’zan ismiyle sohbet ederim.

* * *
Ses Yok