Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 50 | 124
(124-124)

Olsa olsa husûsi, belki kıskançlık eseri veyahud garaz veyahud gizli zındıkların tahrikiyle böyle bazı kanunsuzluklar kanun nâmına yapılıyor. Bu hallere mukabil, tam metanet ve tesânüd ve sarsılmamak ve telâş etmemek lâzımdır.


* * *

(50)

Aziz, Sıddık Kardeşim!

Camide az görüştük; lüzumlu ba’zı şeyler söyleyeceğim, hatırında kalsın.

Evvelâ: Bedre’deki yüz senelik vazifeyi on sene zarfında gören Sabri kardeşimizin samimî dostları olan Hakkı, Hulûsi, ( ) Mehmed ve Barla’da Şamlı Süleyman, Bahri gibi kıymetdar kardeşlerimize benim tarafımdan çok selâm ediyorum.

Sâniyen: Küçük Ali’nin büyük kardeşi mübârek Mustafa’nın Abdurrahman’dan irsiyet aldığı vazifesini, kahraman kardeşi ve mübârek mahdumu o vazifeyi tamamiyle görüyorlar. Onun vazifesi ve hizmeti devam ediyor, merak etmesin. Hâfız Mustafa, elhak merhum Hâfız Ali’nin zamanında onunla beraber ektikleri nuranî tohumların çok mübârek mahsulâtı var.

Hem Hâfız Ali’nin (R.H.) vefatından sonra hapiste onun yerinde bana hizmeti, her vakit onu, benim hatırıma getiriyor. Merhum Lütfi’nin ehemmiyetli vârislerinden Abdullah Çavuş, kahraman Tahirî ile Atabeyi Nursi karyem hükmüne getirmişler. İslâmköylü Abdullah, Hâfız Ali (R.H.) zamanında Risâle-i Nur’a çok hizmet etmiş. Onlara umumen selâm ediyorum. Mübârek Tahirî’nin küçücük bir Medrese-i Nuriye hükmünde hânesindeki mübâreklere dua ediyorum. Yeni bir Hâfız Ali (R.H.) nümunesini gösteren ve Milas’lı Halil İbrahim’in sadakatını andıran İslâmköy’lü Halil İbrahim ve orada ona benzeyen kardeşlerime de pek çok selâm; ve bilhassa Isparta’da kahraman Rüşdü’nün kahraman kardeşi Burhan bizi çok minnetdar ettiğini ve az bir işle bize ve Risâle-i Nur’a pek çok iş gördüğünü söyleyiniz. Zaten sana şifahen söylemiştim, unutma, husûsi Zekâi’yi de gör ve de ki: “Cenâb-ı Hakk’a şükrediyorum. Yine Zekâi nâmında ve sûretinde biraderzadem Abdurrahman’ı yine bana verdi.” Daha şifahen söylediklerimi sen bilirsin, sen benim mektubumsun.

* * *
Dinle
-