Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 235 - 236 | 343
(343-343)
(235)


Aziz, Sıddık Kardeşlerim ve Hapis Arkadaşlarım!

Evvelâ: Sûreten görüşemediğimizden merak etmeyiniz. Bizler ma’nen her zaman görüşüyoruz. Benim ehemmiyetsiz şahsıma bedel, Nurdan elinize geçen hangi risâleyi okusanız veya dinleseniz benim âdi şahsım yerine Kur’ân’ın bir hâdimi haysiyetiyle beni o risâle içerisinde görüp sohbet edersiniz. Zaten ben de sizinle bütün dualarımda ve yazılarınızda ve alâkanızda hayalimde görüşüyorum ve bir dâirede beraber bulunmamızdan her vakit görüşüyoruz gibidir.

Sâniyen: Bu yeni medrese-i Yusufiye’deki Risâle-i Nur’un yeni talebelerine deriz: Kuvvetli hüccetlerle hattâ ehl-i vukufu da teslime mecbûr eden işârât-ı Kur’âniye ile “Nur’un sâdık şâkirdleri îman ile kabre girecekler. Hem şirket-i ma’nevîye-i Nuriye’nin feyziyle her bir şâkird derecesine göre umum kardeşlerinin ma’nevî kazançlarına ve dualarına hissedar olur. Güya âdeta binler dil ile istiğfar eder, ibâdet eder.” Bu iki faide ve netice, bu acib zamanda bütün zahmetleri, sıkıntıları hiçe indirir; pek çok ucuz olarak o iki kıymetdar kârları sâdık müşterilerine verir.

Said Nursî


* * *

(236)


Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

(Afyon müdafaanamesinin hem bize, hem bu Nurlara, hem bu memlekete, hem âlem-i İslâm’a alâkadar ehemmiyetli hakîkatları var.)

Her halde bunu yeni hurufla beş on nüsha çıkarmak lâzımdır, tâ Ankara makamatına gönderilsin. Bizi tahliye ve tecziye etseler de hiç ehemmiyeti yok. Şimdi vazifemiz; o müdafaatdaki hakîkatları hem hükümete, hem adliyelere, hem millete bildirmektir. Belki de kader-i İlâhî bizi bu dershâneye sevketmesinin bir hikmeti de budur. Mümkün olduğu kadar çabuk makine ile çıksın. Bizi bugün tahliye etseler, biz yine onu bu makamata vermeğe mecbûruz. Sizi aldatıp te’hir edilmesin, artık yeter! Aynı mes’ele için on beş senede üç def’a bu eşedd-i zulüm ve bahâneler ve emsâlsiz işkencelere karşı son müdafaamız olsun.

Ses Yok