Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 77 | 168
(168-169)

Hem eğer, bir parçasını ben de kabul etsem; bu ihtiyarlık, hastalık ve soğuk bir oda içerisinde, dehşetli bir haps-i münferidde, zarurî hizmetlerimi görmek için bir-iki insanın dostluğunu kabul etmekliğimde hangi fenalık var? Hangi kanun bunu men’eder? Bir iki işçi çocuktan başka benimle temas ettirmemek hangi kanunladır? O işçi çocuklar her vakit bulunmadığı için, kendim işimi göremiyorum. Bu dehşetli vaziyeti, elbette bu memlekette inzibat ve hükümet ve idare adamları nazar-ı ehemmiyete almak borçlarıdır. Cidden alâkadar eder diye size beyân ediyorum.

İnsaf ve vicdanınıza havale ediyorum.

Emirdağında tecrid-i mutlakda
SAİD NURSÎ


* * *

(77)

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Cenâb-ı Hakk’a hadsiz şükür olsun ki, çoktan beri beklediğim bir ciddî yardım, Konya ulemasından görülmeğe başladı.

Evet Risâle-i Nur, medreseden çıkmış, ilim içinde hakîkata yol açmış. Hakîki sâhibleri ve taraftarları medreseden çıkan hocalar olduğuna binaen, umum Anadolu’nun eskiden beri parlak ve faal bir medresesi Konya şehri olduğundan o mübârek medresenin şâkirdleri kendi malları olan Risâle-i Nur’a sâhib çıkmağa ve sarılmağa başladığını Sabri’nin mektubundan anladım ve buraya, Konya’ya yakın geldiğime rûh u cânımla memnun olup, bana gelen bütün sıkıntılara sürur ile mukabele edip tahammül ediyorum. Başda, çok mübârek tefsirin çok muhterem ve kıymetdar sâhibi olan Hoca Vehbi Efendi olarak, Risâle-i Nur’u takdir edip, alâkadarlık gösteren bütün Konya ve civarı ulemalarını, bütün kazançlarıma ve dualarıma şerik ettim. Ve has kardeşlerim dâiresi içinde isimlerini bildiğim zatları, isimleriyle dua vaktinde yâdediyorum. Risâle-i Nur şâkirdlerindeki şirket-i ma’nevîye itibariyle, benim çok noksan kazancımdan hisse aldıkları gibi; bütün şâkirdlerin bütün kazançlarından da hisseler almağa yol açıldığını, benim tarafımdan selâmımı hürmetlerimle onlara tebliğ ediniz.

Ses Yok