Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 389 | 493
(493-498)
(389)


Aziz, Sıddık, Mübârek Kardeşlerim!

Evvelâ: Medreset-üz-Zehra erkânlarının arzulariyle verilen bir dersin bir hülâsasını sizlere de söylemeği münasip gördük. O dersin mevzuu da: Umum kâinat mevcûdâtı hesabına Mi’rac Gecesinde, Fahr-i Kâinat ve netice-i hilkat-ı âlem Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm, huzur-u İlâhîde nev-i beşerin, belki umum zîhayat, belki umum mahlûkat nâmına selâm yerinde:


demesi; ve içinde bir küllî ma’na bulunduğundan bütün ümmet her gün çok def’a namazlarında zikretmesi ile; ve ehl-i îman içinde, her bir mertebe sâhibinin bir hissesi içinde bulunduğu; ve bundan evvel “Hüve Nüktesi”nin hâşiyesinde, radyo vasıtasiyle hava unsurunun hârika mu’cizat-ı kudreti göstermesi cihetinde kalbe ihtar edildi ki:

Bir ehl-i îman, ebedî bir saadette, dünya kadar bir mülk-ü bâkîyi netice verecek bu kısacık ömr-ü dünyevîde ettiği ibâdette bir küllî ibâdet.. âdeta kendi husûsi dünyasiyle beraber ibâdet etmiş gibi kendi husûsi dünyası kadar bir mükâfat alacağı işârât-ı Kur’âniyeden anlaşılır diye; Hüccetüzzehranın İkinci Makamında, İlm-i İlâhî mebhasinde


ilâ âhire’nin küllî ma’naları ruhuma gelip, öylece teşehhüdde



derken, birden hayalime husûsi dünyamın dört unsuru olan “toprak, su, hava, nur” unsurları dört küllî dil oldular. Herbir dil, milyarlar hattâ trilyonlar, katrilyonlar adedince



kelimelerini lîsan-ı hâl ile söylüyorlar; hayalen gördüm.

Bu unsurlardan “toprak” unsuru bir dil olarak bütün zîhayatların herbiri bir kelime-i zîhayat olup


derler. Çünkü herbir avuç toprak ekser nebatata saksılık edebilir ve menşe olabilir bir vaziyettedir.

Ses Yok