Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 150 | 242
(242-242)

Hâfız Ali, Hasan Feyzi ortasında makamım var diye iş’ar ediyordu. Cenâb-ı Hak onun defter-i a’mâline, Sava medrese-i Nuriyede okunan ve yazılan risâlelerin harfleri adedince ruhuna rahmetler ve kabrine nurlar ihsan eylesin... âmin. Ve aynı sistemde tam hayr-ül-halef mahdumu Hâfız Mehmed ve hafidi Ahmed Zeki’yi onun vazifesinin idamesine muvaffak eylesin, âmin! Ve onların umumuna sabr-ı cemil ihsan eylesin, âmin.


* * *

(150)


Aziz, Sıddık Kardeşlerim ve Nur Şâkirdlerinin Küçük Pehlivanları.

Asa-yı Mûsa âhirlerinde -bazı nüshalarında- mübârekler pehlivanı büyük ruhlu Küçük Ali nâmında bir kardaşımızın sualine karşı verdiğim bir cevab var. Onu okuyunuz ki, o zat, bazı mu’terizlerin Risâle-i Nur’un kıymetini bir derece kırmak için demişler: “Herkes Allah’ı bilir. Âdi bir adam, bir veli gibi Allah’a îman eder” diye Nur’ların pek yüksek ve pek çok kıymetdar ve gâyet lüzumlu tahşidatını ziyâde göstermek istemişler.

Şimdi İstanbul’da -daha dehşetli bir fikirde- anarşi fikirli küfr-ü mutlaka düşmüş bir kısım münafıklar, Risâle-i Nur gibi, ekmek ve suya ihtiyaç derecesinde herkes muhtaç olduğu îmanî hakîkatlarına ihtiyacı düşürmek desisesiyle diyorlar ki: “Her millet, herkes Allah’ı bilir. O’nu, daha yeni ders almağa ihtiyacımız çok yok.” diye mukabele etmek istiyorlar. Halbuki Allah’ı bilmek, bütün kâinatı ihata eden Rububiyetine ve zerrelerden yıldızlara kadar cüz’i ve küllî her şey onun kabza-i tasarrufunda ve kudret ve irâdesiyle olduğuna kat’i îman etmek ve mülkünde hiçbir şeriki olmadığına ve


kelime-i kudsiyesine, hakîkatlarına îman etmek, kalben tasdik etmekle olur.

Ses Yok