Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 158 - 159 | 253
(253-253)
(158)

Kastamonu’da, sekiz sene mübârek mahdumu ve merhum refika-siyle Risâle-i Nur’a fevkalâde bir sadakatle çalışan ve kalemiyle Risâle-i Nur’a çok hizmet eden ve çokları Nur dâiresine getiren ve hapishanede kendi gibi kahramanlardan olan Sâdık Beye; hem istirahatıma, hem Nur Şâkirdlerinin tesanüdüne ehemmiyetli hizmet eden ve Feyzi ve Emin ve İhsan ve Ahmedler gibi has kardeşlerimizle; yine Kastamonuda Nurlara hizmet eden “Küçük Şeyh” nâmında Hilmi Bey bana mektubunda, Nurcu olan refikasının vefatını bildiriyor. O merhume hakkında medâr-ı şükrandır ki; bir iki aydır, dualarımda Zehralar dediğim vakit, Hacerler de derdim; içinde o merhumeyi de niyet ediyordum. Vefatını bilmiyordum. Cenâb-ı Hak, ona binler rahmet eylesin ve akrabasına sabr-ı cemil ihsan etsin, âmin!

* * *

(159)

Risâle-i Nur dâiresinde bulunan ve bilfiil çalışan hocalardan ve Konya hocalarından başka, sâir hocalara, bugünlerde, tashihat yaparken şiddetli bir hiddet bana geldi. Çünkü, arabî okumıyan Nur Şâkirdlerinin fedakârları, arabî bilmemesinden sehivler, hatalar oluyor. Ben de zahmet çektiğimden, hem eski talebelerimden olan hocalara ve kardeşime hem şimdiki Ankara’da ve İstanbul’daki resmî hocalara bağırarak dedim: Ey insafsızlar! Neden hem vazifeniz, hem medresenin mahsulü, hem size farz-ı ayn gibi lüzumu bulunan bu hizmet-i îmaniyede bana yardım etmiyorsunuz. Belki de sizin lâkaydlığınızdan çokların çekilmesine sebebiyet veriyorsunuz. “İmâm-ı Ali”nin (R.A.) âhir zamanın bir kısım hocalarına vurduğu tokattan hissedar oluyorsunuz.. diye dehşetli bir itiraz kalbe gelirken, birden, kalbini bozmıyan hocaları müdafaa etmek için üç ma’na ihtar edildi.

Birincisi: Resmen iki büyük merkezde, iki hey’et-i ilmiye, beyanı münasip olmayan çok esbaba binaen, her vesile ile, hoca kısımlarının Risâle-i Nur’dan çekilmeleri için çok vasıtaları istimal ediyorlar. Me’muriyet gibi derd-i maişet belâsiyle biçâre hocaları dâirelerine çekip, Nurlardan uzaklaştırıyorlar. Biçâre hocalar, Nurların kıymetini bilmiyorlar değil; belki derd-i maişet veyahud o heyet-i ulemadaki büyük hocalara itimad edip ve kendi tahsil ettiği ilm-i dinî kendi îmanını kurtaracak derecesindedir, zanniyle lâkayd kalıp, ruhsatla amel etmeğe kendine fetva buluyor.

Ses Yok