Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 240 | 346
(346-346)
(240)


Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

İki ehemmiyetli sebep ve bir kuvvetli ihtara binaen ben bütün vazife-i müdafaatı buraya gelen ve gelecek Nur erkânlarına bırakmağa kalben mecbûr oldum. Hususan (H,R,T,F,S) (*)

Birinci Sebep: Ben hem sorgu dâiresinde, hem çok emârelerden kat’i bildim ki, bana karşı ellerinden geldiği kadar müşkilât yapmağa ve fikren onlara galebe etmemden kaçmağa çalışıyorlar ve resmen de onlara iş’ar var. Güya ben, konuşsam, mahkemeleri ilzam edecek derecede ve diplomatları susturacak bir iktidar-ı ilmî ve siyasî göstereceğim diye benim konuşmama bahânelerle mâni oluyorlar. Hattâ sorguda bir suale karşı dedim: “Tahattur edemiyorum.” O hâkim taaccüb ve hayretle dedi: “Senin gibi fevkalâde acib zekâvet ve ilim sâhibi nasıl unutur?” Onlar Risâle-i Nur’un hârika yüksekliklerini ve ilmî tahkikatını benim fikrimden zannedip dehşet almışlar. Beni konuşturmak istemiyorlar. Hem güya benim ile kim görüşse birden Nur’un fedakâr bir talebesi olur. Onun için beni görüştürmüyorlar. Hattâ diyânet reisi dahi demiş “Kim O’nunla görüşse, O’na kapılır.. cazibesi kuvvetlidir.”

Demek şimdi işimi de sizlere bırakmağa maslahatımız iktiza ediyor. Ve yanınızdaki yeni ve eski müdafaatlarım benim bedelime sizin meşveretinize iştirâk eder, o kâfidir.

İkinci Sebep: Başka vakte bırakıldı. Amma ihtar-ı ma’nevînin kısa bir işâreti şudur: Bana yirmi beş sene siyaseti ve gazeteleri ve sâir çok fâni şeyleri terkettiren ve onlarla meşguliyeti men’eden gâyet kuvvetli bir vazife-i uhreviye ve te’sirli bir hâlet-i ruhiye benim bu mes’elenin teferruatiyle iştgal etmeme kat’iyen mâni oluyorlar. Sizler, ba’zan arasıra iki dâva vekilinizle meşveretle benim vazifemi dahi görürsünüz.

* * *

(*): Husrev, Re’fet, Tahir, Feyzi, Sabri

Ses Yok