Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 69 - 70 | 150
(150-150)
(69)

Aziz Kardeşim!

Senin mektublarını iyi gördüm. Fakat şimdiki gazeteciler ve baştakiler, hakîkatları tam takdir edemiyorlar. Hem Risâle-i Nur, yalvarmaz; onlar yalvarmalı ve aramalı; ve kıymetini takdir edip müşteri olduktan sonra onların yardımını kabul eder.

Hem, şimdi nazar-ı dikkati Risâle-i Nur şâkirdlerine celbetmemek münasibdir diye düşünüyorum. Fakat, yedi sene harb-i umûmîye bakmıyan ve yirmi beş sene gazeteleri okumıyan, dinlemiyen bu kardeşinizin fikri, bu mes’elede sorulmaz. Asıl fikir sâhibi, sizler ve Risâle-i Nur’un has şâkirdleri ve müdakkik naşirleri meşveretle, hususan Isparta’dakiler ile, maslahat ne ise yaparsınız. Senin bu güzel mektubunu “Lâhika”ya yazdık.

Risâle-i Nur’un “Lâhika Risâlesi”nde Feyzi ile Emin ehemmiyetli mevki kazanmışlar; acaba ne haldedirler? O ehemmiyetli mevkie muvafık vaziyete muvaffak oluyorlar mı? Kederleri yok mu? Hem, hapishânede hakîkaten merdane ve fedakârane istirahatıma çalışan ve on sene şahsıma hizmet kadar beni minnetdar eden Taşköprü’lü Sâdık ve Hilmi ve İhsan ne haldedirler? Ve o civarda, hususan İnebolu’daki kardeşlerimi unutamıyorum; beni merak etmesinler. Risâle-i Nur’un –ara sıra– bazı yerlerde tevakkufuna mukabil, pek te’sirli ve ehemmiyetli bir tarzda perde altında fütuhatı var. Telâş etmesinler; ihtiyat ile beraber sebat, metanet ve yazıda devam etsinler.

Umuma binler selâm ve dua ediyoruz.

* * *

(70)

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Evvelâ: Sizleri, birinci vazife-i Nuriyeyi, “Asâ-yı Musa”ya aid hizmete başlamanızı tebrik ve Isparta’nızı diyanette ve âdâb-ı İslâmiyede geri değil, ileri gitmesini ruh u canımızla tahsin ve tebrik ediyoruz.

Saniyen: Denizli’nin Husrev’i, Hasan Feyzi’nin Risâle-i Nur hakkında ve Risâle-i Nur’un aslı ve esası ve madeni olan hakîkat-ı Kur’âniye ve sırr-ı îman ve nûr-u Ahmedî tarifinde yazdığı manzum fıkrası, içinde tam bir samimiyet ve metin bir kanaat-ı îmaniye bulunduğundan; hem her şeyi çabuk kabul etmiyen ve delilsiz teslim olmıyan âlim, hususan muallim olduğu halde, Risâle-i Nur’un hakkaniyetini hem kendi nâmına, hem etrafındaki rüfekasının şahs-ı ma’nevîsi hesabına bir derece fevkalâde, hâlisane tarif etmesinden “Sikke-i Tasdik-i Gaybî” âhirinde, “Lâhikadan” alınan parçaların sonunda yazılmasını,

Ses Yok