Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 249 | 358
(358-359)
(249)

BAŞBAKANLIĞA, ADLİYE BAKANLIĞINA DAHİLİYE BAKANLIĞINA

Hürriyet ilânını, Birinci Harb-i Umumî’yi, mütareke zamanlarını, Millî Hükümet’in ilk teşekkülünü ve Cumhuriyet zamanını birden derkeden bütün hükümet ricali, beni pek iyi tanırlar. Bununla beraber, müsaadenizle hayatıma bir sinema şeridi gibi sizinle beraber göz gezdirelim.

Bitlis vilâyetine tâbi Nurs köyünde doğan ben; talebe hayatımda rastgelen âlimlerle mücâdele ederek, ilmî münakaşalarla karşıma çıkanları inâyet-i İlâhîye ile mağlûb ede ede İstanbul’a kadar geldim. İstanbul’da bu âfetli şöhret içinde mücâdele ederek nihâyet rakiblerimin ifsâdâtiyle merhum Sultan Hamid’in emriyle tımarhâneye kadar sürüklendim. Hürriyet ilâniyle ve “Otuz bir Mart Vak’ası”ndaki hizmetlerimle “İttihad ve Terakki” hükümetinin nazar-ı dikkatini celbettim. Câmi-ül-Ezher gibi “Medresetü’z-Zehra” nâmında bir İslâm üniversitesinin Van’da açılması teklifi ile karşılaştım. Hattâ temelini attım. Birinci harbin patlamasiyle talebelerimi başıma toplayarak gönüllü alay kumandanı olarak harbe iştirâk ettim. Kafkas cephesinde, Bitlis’te esir düştüm. Esaretten kurtularak İstanbul’a geldim. “Dâr-ül-Hikmet-il İslâmiye”ye âza oldum. Mütareke zamanında, istilâ kuvvetlerine karşı bütün mevcûdiyetimle İstanbul’da çalıştım. Millî hükümetin galibiyeti üzerine, yaptığım hizmetler Ankara hükümetince takdir edilerek Van’da üniversite açmak teklifi tekrarlandı.

Buraya kadar geçen hayatım bir vatanperverlik hâli idi. Siyaset yoluyla dine hizmet hissini taşıyordum. Fakat bu andan itibaren dünyadan tamamen yüz çevirdim ve kendi ıstılâhıma göre “Eski Said”i gömdüm. Büsbütün âhiret ehli “Yeni Said” olarak dünyadan elimi çektim. Tam bir inziva ile bir zaman İstanbul’un “Yuşa Tepesi”ne çekildim. Daha sonra doğduğum yer olan Bitlis ve Van tarafına giderek mağaralara kapandım. Ruhî ve vicdani hazzımla başbaşa kaldım.


yâni, “şeytandan ve siyasetten Allah’a sığınırım” düstûriyle kendi ruhî âlemime daldım. Ve Kur’ân-ı Azimüşşan’ın tedkik ve mütalâsiyle vakit geçirerek “Yeni Said” olarak yaşamağa başladım. Fakat kaderin cilveleri, beni menfî olarak muhtelif yerlerde bulundurdu. Bu esnada Kur’ân-ı Kerîm’in feyzinden kalbime doğan füyûzâtı yanımdaki kimselere yazdırarak bir takım risâleler vücûda geldi.

Ses Yok