Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Denizli Lâhikası Mektup 53 - 54 | 34
(34-34)
(53)

Risâle-i Nur’a âit dâva ve itiraz, cüz’î bir hâdise ve şahsî bir mes’ele değil ki çok ehemmiyet verilmesin. Belki bu milleti ve memleketi ve hükümeti ciddî alâkadar edecek ve dolayısiyle Âlem-i İslâm’ın nazar-ı dikkatini ehemmiyetli bir sûrette celbedecek bir küllî hâdise hükmünde ve umumî bir mes’eledir. Evet, Risâle-i Nur’a perde altında hücum eden, ecnebi parmağiyle bu vatandaki milletin en büyük kuvveti olan Âlem-i İslâm’ın teveccühünü ve muhabbetini ve uhuvvetini kırmak ve nefret verdirmek için siyaseti dinsizliğe âlet ederek perde altında küfr-ü mutlakı yerleştirenlerdir ki, hükümeti iğfal ve adliyeyi iki def’adır şaşırtıp ve der: “Risâle-i Nur Şâkirdleri dîni siyâsete âlet eder, emniyete zarar ihtimâli var.”

Hey bedbahtlar! Risâle-i Nur’un gerçi siyasetle alâkası yoktur, fakat küfr-ü mutlakı kırdığı için, küfr-ü mutlakın altı olan anarşiliği ve üstü olan istibdâd-ı mutlakı esasiyle bozar, reddeder. Emniyeti, âsâyişi, hürriyeti, adâleti te’min ettiğine yüzer hüccetlerinden birisi, bu müdâfaanâmesi hükmündeki “Meyve Risâlesi”dir. Bu risâleyi, âlî bir hey’et-i ilmiye ve içtimâîye tedkik etsinler. Eğer beni tasdik etmezlerse, ben her cezaya ve işkenceli îdama râzıyım.”

Said Nursî


* * *

(54)

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Sakın sakın münâkaşa etmeyiniz, casus kulaklar istifade ederler. Haklı olsa, haksız olsa bu hâlimizde münâkaşa eden haksızdır; bir dirhem hakkı varsa, münâkaşa ile bin dirhem bizlere zararı dokunabilir. Bir zaman Eskişehir hapsinde titiz kardeşlerime söylediğim bir hikâyeyi tekrar ediyorum: Eski harb-i umumîde Rusya’nın şimâlinde doksan zâbitimiz ile beraber bir uzun koğuşta esir olarak bulunuyorduk. O zâtların bana karşı haddimden çok zîyade teveccühleri bulunmasından, nasihatla gürültülere meydan vermezdim.

Fakat birden asabiyet ve sıkıntıdan gelen bir titizlik, şiddetli münâkaşalara sebebiyet vermeye başladı. Ben de üç-dört adama dedim: Siz nerede gürültü işitseniz, gidiniz haksıza yardım ediniz. Onlar dahi öyle yaptılar, zararlı münâkaşalar kalktı. Benden sordular: “Neden bu haksız tedbîri yaptın?”

Ses Yok