Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 148 | 239
(239-240)

5— kudsi düstûrunu kendine rehber et! Hevesli akılsız çocuklar gibi muvakkat, ehemmiyetsiz lezzetlerin peşinde koşma! Düşün ki; fâni zevkler, sana ma’nevî elemler, teessüfler bırakıyor. Sıkıntılar, elemler ise; bilakis ma’nevî lezzetler ve uhrevî sevablar veriyor. Sen divane olmazsan, muvakkat lezzeti yalnız şükür için arayabilirsin. Zaten lezzetler şükür için verilmiş.

(148)

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Evvelen: Garib bir münazara-i nefsiyemi, bana mahsus iken, bera-yı ma’lûmat size yazmak hatırıma geldi. Şöyle ki:

Başım üstündeki sizce ma’lûm levha, nefsimi tam susturduğu halde; bu gece nefs-i emmarenin silâhını daha musırrane istimal eden kör hissiyatım, damarlarıma tam dokundurup, tesemmüm ve hastalıktan gelen ziyâde teessür ve hassasiyet ve şeytandan gelen ilkaat ve fıtrî hubb-u hayattan gelen acib bir haletle, o ikinci nefs-i emmare hükmünde olan kör hissiyat, benim vefat ihtimalinden şiddetli bir me’yusiyet ve teellüm ve kuvvetli bir hırs ve zevk ve lezzetle kalb ve ruhuma tam ilişti. “Ne için istirahat-ı hayatına çalışmıyorsun.. belki reddediyorsun; ve gâyet zevkli ve ma’sûmane lezzetli bir hayat ve bir ömür kendine Nur dâiresinde aramıyorsun ve ölmeğe karar verip razı oluyorsun?” dedi ve dediler. Birden gâyet kuvvetli iki hakîkat, o ikinci nefs-i emmareyi şeytanla beraber susturdu.

Birincisi: Mâdem Risâle-i Nur’un vazife-i kudsiye-i îmaniyesi benim ölümümle daha ziyâde hâlîsane inkişaf edecek ve hiçbir cihetle dünya işlerine ve benlik ve enaniyete vesilelikle ittiham edilmeyecek ve rekabeti tahrik eden hayat-ı şahsiyemi bulmadığı için daha mükemmel ve ihlâs ile o vazife devam edecek. Hem ben dünyada kaldıkça gerçi bir derece yardımım olabilir, fakat âdi şahsiyetimin ehemmiyetli rakibleri, münekkidleri, o şahsiyeti ittiham edebilir ve Risâle-i Nur’a ihlâssızlıkla ilişebilir ve bir derece çekinir, çekindirir. Hem bir derece bekçilik yapan bir şahsiyetin yatmasiyle, o dâire-i nuraniyedeki bütün ehl-i gayret müteyakkız davranır. Bir nöbetdar yerine, binler bekçi çıkar. Elbette ölüm gelse, baş üstüne geldin demek gerektir.

Hem, mâdem Nur şâkirdlerinden çokları hem malını, hem istirahatını, hem dünya zevklerini, hem lüzum olsa hayatını Nurun hizmetinde feda ediyorlar, sen ey nefsim neden fedakârlıkta en geri kalmak istersin.

Ses Yok