Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 148 | 238
(239-240)
(148)

Aziz, Sıddık Kardeşim!


sırrıyla; çok tecrübelerin neticesinde, çok def’a zâhirî muvaffakıyetsizlik, hakkımızda birer inâyet perdesi olduğuna bir emâresi, belki bir delili de; bu sene biz, her tarafta bir nevi taarruz, o taarruzdan bir nevi cüz’î tevakkuf, hem matbaaların kapıları şimdilik Risâle-i Nur’a -hattâ yeni hurufla dahi- kapanması hayırdır. Birkaç cihette inâyettir ve himâyettir.

Evvelâ: Bu sene -perde altında- insanlar, eşedd-i zulüm ile rızık hakkında bir dehşetli ameliyat; ve kader-i İlâhî hakîmâne bir adâletle, çoktan beri terâküm eden zekatları ve cizyeleri almak ve haddinden ziyâde tecavüz eden hırsı ve ihtikârı tokatlamak için, umumî bir ameliyat-ı cerrâhiye hengâmında, elbette yalnız îmâna ve âhirete hasr-ı nazar eden ve vazife noktasında hayat-ı içtimâiyeye çok bakmayan ve ihlas-ı tâmmı kazanmak için hiçbir maksada âlet ve hiçbir dünyevî cereyana tâbi’ olmayan Risâle-i Nur’un parlak ve kuvvetli hizmeti, tesettür perdesi altından çıkıp aşikâr bir tarzda olsaydı, her halde birinci ameliyat-ı insaniye ona ilişecekti. Ve ikinci ameliyat-ı kaderiye rızık ve mide üzerine olması cihetiyle; ya insanların nazarlarını o hizmetten çevirecekti, mideleriyle meşgul edecekti veyahut o hizmetin ihlasını bir derece kırıp, mâişet derdinin bir hissesi onda bulunacaktı.

Sâniyen: Yazılmasına şimdilik lüzum yok.

Sâlisen: İzharına bu zamanda izin yok... Fakat madem şâkirdlerin gayret ve şevk ve himmetleri şimdiye kadar matbaalara ihtiyaç bırakmamışlar. İnşâallah o kudsî hizmetde devam edip, o elmas kalemler ile neşr-i envâr edecekler.

Ses Yok