Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Denizli Lâhikası Mektup 26 - 27 | 19
(19-19)

Cenâb-ı Hakk’a hadsiz şükür olsun ki, onların plânları akîm kaldı. O kadar geniş bir sahada, yüzer talebelerde, yüzler risâlede, on sekiz sene zarfındaki mektub ve kitablar dahi hakîkat-ı îmaniyeden ve Kur’âniyeden ve âhiretin tahkikinden ve saadet-i ebediyeye çalışmaktan başka bir şey bulmadılar. Plânlarını gizlemek için gâyet âdî bahâneleri aramağa başladılar. Fakat hükümetin ba’zı erkânını iğfal edip aleyhimize çeviren dehşetli ve gizli bir zındıka komitesi şimdi doğrudan doğruya küfr-ü mutlak hesabına bize hücum etmek ihtimaline karşı, Güneş gibi zâhir ve şübhe bırakmaz ve dağ gibi metin, sarsılmaz olan “Meyve Risâlesi” onlara karşı en kuvvetli bir müdafaa olup onları susturacak diye bize yazdırıldı zannediyorum.


Said Nursî


* * *

(26)

Kardeşlerim!

Gerçi yeriniz çok dardır, fakat kalbinizin genişliği o sıkıntıya aldırmaz, hem yerlerimize nisbeten daha serbesttir. Biliniz! En esaslı kuvvetimiz ve nokta-i istinadımız, tesanüddür. Sakın sakın bu musîbetlerin verdiği asabîlik cihetiyle birbirinizin kusuruna bakmayınız. Kısmet ve kadere itiraz hükmünde olan şekvâlar ve “Böyle olmasaydı şöyle olmazdı” diye birbirinizden gücenmeyiniz. Ben anladım ki; bunların hücumundan kurtulmak çâremiz yoktu, ne yapsaydık onlar hücumu yapacak idiler. Biz sabır ve şükür ve kazâya rıza ve kadere teslim ile mukabele ederek tâ inâyet-i İlâhîyye imdadımıza gelinceye kadar az zamanda ve az amelde pek çok sevab ve hayrat kazanmağa çalışmalıyız. Oradaki kardeşlerimizin selâmetlerine duâlar ediyoruz.

Said Nursî


* * *

(27)


Eskişehir mahkemesinde gizli kalmış, resmen zabta geçmemiş ve müdafaatımda dahi yazılmamış bir eski hâtırayı ve lâtif bir vâkıa-i müdafaayı beyan ediyorum.

Orada benden sordular ki: “Cumhuriyet hakkında fikrin nedir?” Ben de dedim: Eskişehir mahkeme reisinden başka, daha sizler dünyaya gelmeden, ben, dindar bir cumhuriyetçi olduğumu elinizdeki tarihçe-i hayatım isbat eder.

Ses Yok