Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 276 | 376
(376-376)

Hem on sekiz sene evvel şiddetli bir zulme ma’rûz olduğum hiddetli bir zamanımda yazdığım “Hücumat-ı Sitte”yi onsekiz senedenberi görmediğim gibi, mahrem deyip neşrine izin vermemişim ve hem üç dört mahkemenin eline geçmiş o risâleyi sahiblerine iade etmişlerdir.


Said Nursî


* * *

(276)


Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Evvelâ: Bu raporun neticesi aynen Denizli’dekinin aynıdır. Bizi medâr-ı ittiham noktalardan tebrie etmek için onlara hoş görünmek ve Nurcu olmadıklarını göstermek fikriyle, vehhâbilik damariyle, bir parça ilmî tenkidiyle hücum etmişler. Tahminimce bu rapor iddianâmeden evvel buraya gelmiş ki, ba’zı noktaları iddianâme ondan almış. Öyle ise, cetvelimiz onlara dahi tam cevabdır. Siz nasıl bilirsiniz? Hem yeni cevabımız nasıldır, iyi midir? Pek acele ve perîşan bir hâlde yazdım.

Sâniyen: Şimdiye kadar zâhiren bizim şahıslarımızla ve cemiyet ve tarikat ve cüz’î ba’zı hususî mektublar ile bizimle meşgul oluyordular. Şimdi Sirâcınnûr, Hücumât-ı Sitte’nin müsaderesiyle ve ehl-i vukufun Nurlara nazarı çevirmeleriyle ve gizli düşmanlarımızın desîseleriyle bu vatanın bir medâr-ı rahatı olan Risâle-i Nur’a bir nevi hücum olmasından; şimdiye kadar çok def’a olduğu gibi, aynen bu memlekete bu hücumun aynı zamanında hem iki şiddetli zelzele -ki ben o bahsi yazarken- geldi. Beni tasdik edip, “yazıya lüzum yok” dedi. Ben de daha yazmadım. Bugün de işittim ki, harb korkusu başlamış. Ben de buranın âmirine dedim. Şimdiye kadar ne vakit Nurlara hücum edilse, ya zemin hiddet eder veya harb korkusu başlar. Tesadüf ihti’mali kalmayacak derecede çok hâdiseleri gördük ve mahkemelere dahi gösterildi. Demek bugünlerde, bilmediğim halde Nurlar hakkında şiddetli telâşım ve ehl-i vukufun hasudâne tenkidleri ve Nur’un bir mühim mecmûasının müsaderesi, sadaka-i makbule mâhiyetinde musîbetlerin def’ine bir vesile olan Sirâcınnûr tesettür perdesinin altına girdi, zelzele ve harb korkusu başladı.

Said Nursî


* * *
Ses Yok