Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 318 - 319 | 402
(402-402)

Sonra ihtiyarlıktan gelen bir tizizlikle tahammül fevkindeki sıkıntılarımın sebeblerine duâ ile ma’nevî intikam almak hâtırasına karşı kalbe geldi ki: “O zat herhalde ne kadar inatçı da olsa tenkid nazariyle baktığından Nur Risâlelerinden ma’nevî istifade etmiş. Bu istifadesi ve bir iki sebeb-i âher için bedduâdan vazgeç!” ihtar edildi. Gerçi benim gibi çok kusurlu adamın duâsı nadiren te’sir eder; fakat “mazlumların âhı Arş’a kadar gider” sırriyle ve mes’elemiz bir olan bütün mübârek, ma’sûm ve müttakî Nur Talebeleri duâlarıma ma’nen “Âmin! Âmin!” demeleri, inşâallah makbul duâ hükmüne geçer. Ben de bu ma’nevî silahımı mecbûriyet-i kat’iyye olmadan ma’sûm çocuklara zarar gelmemek için bana zulmedenlere karşı istîmal etmiyorum.


* * *

(318)

Müdür bey! Size teşekkür ederim ki, kurtuluş bayramının bayrağını koğuşuma taktırdınız. Harekât-ı milliyede İstanbul’da, İngiliz ve Yunan aleyhindeki “Hutuvat-ı Sitte” eserimi tab’ ve neşrile belki bir fırka asker kadar hizmet ettiğimi Ankara bildi ki, Mustafa Kemâl şifre ile iki def’a beni Ankara’ya taltif için istedi. Hattâ demişti: “Bu kahraman hoca bize lâzımdır.” DEMEK BENİM BU BAYRAMDA BU BAYRAĞI TAKMAK HAKKIMDIR.

Said Nursî


AFYON HAPSİNDEN SONRA EMİRDAĞINDA YAZILAN MEKTUPLAR

(319)


Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Herhalde biriniz benim bedelime Diyânet Riyaseti’ne gitsin, benim selâm ve hürmetlerimle Ahmed Hamdi Efendi’ye desin ki:

Zâtınız iki sene evvel Nur’un Külliyatından bir takım istemiştiniz. Ben de hazırlattırdım. Fakat birden hapse soktular; tashih edemedim, gönderemedim. Şimdi onların tashihiyle meşgulüm. Fakat tesemmüm hastalığıyla ziyâde perîşaniyetimden çabuk bitirmeyeceğim. Bitirdikten sonra, inşâallah takdim edilecektir.

Ses Yok