Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 402 | 526
(526-527)

Sekizincisi: Doğrudan doğruya Kur’ân-ı Mu’ciz-ül Beyân’ın i’caz-ı ma’nevîsinden süzülen ve çıkan ve tevellüd eden Risâle-i Nur esaslarına dayandığı müellif tarafından mükerreren ve musırrane beyân ve iddia edilmekte ve böylece propaganda dinî delillere, telkinlere istinad ettiğini söylemekle suç unsuru gösterilmektedir.

Bunu bütün Risâle-i Nur’u okuyanların tasdikiyle hususan meşhur Mısır, Şam, Bağdad, Pakistan ve Diyânet Riyaseti’nin dâiresinin uleması tasdik ile, Risâle-i Nur doğrudan doğruya hakîki bir tefsir-i Kur’ânî’dir ve Kur’ân’ın malı ve lemaatıdır, dedikleri halde, bu cümleyi medâr-ı suç yapanlar da mahkeme-i kübrâ-i haşirde bu hatasının sebebi sorulacak.


Hasta Said Nursî


* * *

(402)

HEYET-İ SIHHİYEYE

On beş sene evvel Rehber’in başında yazıldığı gibi, ba’zı gençler kendilerinin hayat-ı dünyeviye ve uhreviyesini muhafaza için yanıma geldiler. Ben de onlara Lillâh için o Rehber dersini verdim.

O Risâle bir iki hâşiye müstesna hem Isparta Hükümeti hem Denizli mahkemesinde, hem Ankara’nın Ağırceza ve Temyiz mahkemesinin iki sene ellerinde kalması neticesinde beraat kazanması ve tamamen Risâle-i Nur Külliyatı Rehber de içinde olduğu halde iade edilmesi ve bir nüshası Ankara Emniyet Müdürü’nün eline geçmesi ile (Rehber’in başında yazıldığı gibi) bir tek kelimesine ilişmesi ile âhirinde gelen cümleyi okuyunca hakîkatı anlaması ve intişarına mâni olmaması.

Hem binlerce nüsha intişar ettiği halde hiç bir yerde bir zarar, bir itiraz görülmemesi, hattâ Mersin’in Tarsus kazasında birkaç Nur kitablarını müsadere ederek Gençlik Rehberi de içinde olduğu halde Ankara’ya gönderilip, tedkik ettirildikten sonra, vilâyetin emriyle (tamamen serbesttir) diye, resmî vesika vermeleri ve İstanbul’da tab’ edildiği zamanda kanunen beş altı makama gönderildiği ve ellerinde beş-altı ay kaldığı halde ilişmemeleri, Rehber’in ehemmiyetini ve kanunen dahi serbest olduğunu isbat ediyor.

Ses Yok