Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 253 | 362
(362-362)
(253)

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Evvelâ: Sizin” Leyle-i Mi’rac”ınızı bütün ruh u cânımla tebrik ederim.

Saniyen: Yirmi senedenberi bir dâvamız ki, âsayişe mümkün olduğu kadar Nur şâkirdleri dokunmuyorlar. Ve bize hücum edenlere, en başta emniyeti ve âsâyişi bozmak dâvalarına bir emâre ve dâvamızı cerhetmeğe bahâne olması kuvvetle muhtemel bulunan bu hapis hâdisesi, inâyet-i İlâhîye ile hârika bir tarzda sizin sadakat ve ihlâsınızın bir kerâmeti olarak yüzde bire indi. Kubbe habbe edildi. Yoksa, hakkımızda habbeyi kubbe yapanlar bundan istifâde edip aleyhimizdeki iftiralarını çoklara inandıracaklardı.

Sâlisen: Beni merak etmeyiniz. Sizinle bir binada bulunmam, her zahmetimi ve sıkıntımı hiçe indirir. Zaten burada toplanmamızın çok cihetlerle ehemmiyeti var. Ve hizmet-i îmaniyeye fâideleri çoktur. Hattâ bu def’a, tetimme-i itirazdaki ehemmiyetli ba’zı hakîkatlar o altı makamata gidip, tam dikkatlerini celbedip hükmünü bir derece onlarda icra etmesi bütün sıkıntılarımızı hiçe indirdi.

Râbian: Mümkün olduğu kadar Nurlarla meşguliyet; hem sıkıntıları izâle eder, hem beş nevi ibâdet sayılabilir.

Hâmisen: Nur’un dersleri vasıtasiyle, geçen musîbet yüzden bire indi. Yoksa, zemin ve zamanın nezaketi cihetiyle, baruta ateş atmak hükmünde o tek habbe kubbeler olacaktı. Hattâ resmî bir kısım me’murlar demişler ki “Nur dersini dinleyenler karışmadılar.” Eğer umum dersini dinleseydi, hiçbir şey olmazdı. Siz mümkün olduğu kadar ikiliğe meydan vermeyiniz. Hapis sıkıntısına başkası ilâve olmasın. Mahpuslar dahi Nurcular gibi kardeş olsunlar, birbirinden küsmesinler.

Said Nursî


* * *
Ses Yok