Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 64 | 143
(143-144)
(64)

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Şimdiye kadar gizli münafıklar, Risâle-i Nur’a kanun ile, adliye ile ve âsayiş ve idare noktasından hükümetin bazı erkânını iğfal edip tecavüz ediyordular. Biz müsbet hareket ettiğimiz için, mecbûriyet olduğu zaman tedafüi vaziyetde idik. Şimdi plânları akîm kaldı; bilâkis tecavüzleri, Risâle-i Nur’un dâiresini genişlettirdi. Bu def’a yeni hurufla “Asâ-yı Musa”yı tab’etmek niyetimiz, ihtiyarımız olmadığı halde, tecavüz vaziyeti Risâle-i Nur’a veriliyor gibidir. Bu hadisenin ehemmiyetli bir hikmeti şu olmak gerektir:

Risâle-i Nur, bu mübârek vatanın ma’nevî bir halâskârı olmak cihetiyle, şimdi; iki dehşetli ma’nevî belâyı defetmek için matbuat âlemi ile tezahüre başlamak, ders vermek zamanı geldi veya gelecek gibidir zannederim.

O dehşetli belâdan birisi: Hıristiyan dinini mağlûb eden ve anarşiliği yetiştiren şimalden çıkan dehşetli dinsizlik cereyanı, bu vatanı ma’nevî istilâsına karşı, Risâle-i Nur, sedd-i Zülkarneyn gibi bir sedd-i Kur’ânî vazifesini görebilir. Ve Âlem-i İslâmın, bu mübârek vatanın ahalisine karşı pek şiddetli itiraz ve ittihamlarını izale etmek için matbuat lîsaniyle konuşmak lâzım gelmiş diye kalbime ihtar edildi.

Ben dünyanın hâlini bilmiyorum; fakat Avrupada istilâkârane hükmeden ve edyan-ı semaviyeye dayanmıyan dehşetli cereyanın istilâsına karşı Risâle-i Nurun hakîkatları bir kal’a olduğu gibi, Âlem-i İslâmın ve Asya kıt’asının hâl-i hazırdaki itiraz ve ittihamını izale ve eskideki muhabbet ve uhuvvetini iade etmeğe bir mu’cize-i Kur’âniyedir. Bu memleketin vatanperver siyasileri çabuk aklını başına alıp Risâle-i Nur’u tab’ederek resmî neşretmeleri lâzımdır ki, bu iki belâya karşı siper olsun.

Acaba bu yirmi sene zarfında îman-ı tahkikîyi pek kuvvetli bir sûrette bu vatanda neşr olan Risâle-i Nur olmasaydı; bu dehşetli asırda; acib inkılâb ve infilâklarda bu mübârek vatan, Kur’ânını, îmanını, dehşetli sadmelerden tam muhafaza edebilir mi di? Her ne ise... Risâle-i Nur’a daha vatana, idareye zararı dokunmak bahânesiyle tecavüz edilmez. Daha kimseyi o bahâne ile inandıramazlar. Fakat cepheyi değiştirip din perdesi altında bazı safdil hocaları veya bid’a tarafdarı veya enaniyetli sofi meşreblileri bazı kurnazlıkları ile Risâle-i Nur’a karşı iki sene evvel İstanbul’da ve Denizli civarında olduğu gibi isti’mal etmek ve Risâle-i Nur’a ve şâkirdlerine ayrı bir cephede tecavüz etmeğe münafıklar çabalıyorlar. İnşâallah muvaffak olmazlar.

Ses Yok