Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 106 | 203
(203-204)

Hem, “koca dünyayı benim hânemdir, bana vermiş ve güneş lâmbamdır diyebilir.” Demek ba’zı fevkalhad, harika ve akıl haricindeki bir kısım sevablar, bu mezkûr hakîkata bakar.

Hem İslâmiyette her sevabın, her fazilet-i a’mâlin en evvel mazharı ve bizlerin bir duada, bir zerre sevabımızda, o duada bir dağ kadar sevab ve feyzi kazanan “Zât-ı Ahmediye” (A.S.M.), husûsi virdler ve dualar ve şeriat ve risâlet cihetiyle değil, belki velâyet-i Ahmediye noktasında ve umûmî olmayan derslerinde, kendine verilen en yüksek mertebeyi beyân eder. Kendine tam tebaiyet eden has vârislerini, o noktalara teşvik eder.


dedim. O vesvese edip şüphelere düşen adam, Lillâhilhamd kurtuldu, tam kanaatı geldi. Belki sizin ba’zılarınıza fâidesi var diye, size de gönderdim. Umumunuza binler selâm.


* * *

(106)

(BU FIKRA BİR DERECE MAHREMDİR YALNIZ HASLARA MAHSUSTUR.)

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Çok def’a hatırıma geliyordu ki: Neden herkesten ziyâde medreseden çıkanlar Risâle-i Nur’a sarılmaları lâzım iken, en ziyâde çekinen, onlardan resmî vazifeyi alanlardır?

Şimdi birden hatıra gelen cevabın bir az kısmını beyân etmek lâzım geldi.

Evvelâ: Gizli münafıklar aleyhimizde büyük makamlarda olanların bir kısmını isti’mal ederek resmî bir tarzda şiddetli propaganda etmelerinden, bütün resmî me’murlar ürkmeye ve çekinmeye mecbûr olmuşlar. Onlar içinde dahi enaniyetli ve evhamlı ve bid’aları kabul eden hocalar, daha ziyâde çekinmeye başlamışlar; kendilerine bir özür, bir bahâne aramışlar. Risâle-i Nur’dan “İşârât-ı Seb’a”nın bid’acılara şiddetli tokadı ve “Sekizinci ve On Sekizinci Lem’a”da “İmam-ı Ali”nin (R.A.) “Ercüze”de, “ulema-is-sû” hakkında dehşetli tokadı ve bid’alara bir derece ve bir cihette müsaid olan Vahhâbîlik Mezhebini perde altında kabul edenler, “Yirmi Sekizinci Mektub”un, Vahhâbîler hakkındaki mes’elenin tokadı ve Kur’ân tercümesini yapan ve Kur’ân yerinde tercümesinin okunmasına cevaz gösterenlere Risâle-i Nur’un şiddetli tokadları ve derd-i maişet zarureti ve mevki-i içtimaîde haysiyetini düşünmeleri sebebiyle hocalar,

Ses Yok