Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 301 - 302 | 392
(392-392)

Sâniyen: Bu sırada, hem Ehl-i Sünnet gazetesi, hem buranın gazetesi, hem Zübeyir’in hararetli mukabelesi, Nurlarla iştigalleri güzel bir ilânat hükmüne geçtiler. Benim bedelime, benim hoşuma giden bize dâir bahislerine bakınız, bana bildiriniz.

Said Nursî


* * *

(301)


Aziz, Sıddık Kardeşlerim, Mehmed, Mustafa, İbrahim, Ceylan!

Evvelâ: Dün dördünüzün harâretli sohbetini gördüm, çok sevindim, memnun oldum. Ben de yanınızda bulunuyorum gibi ferahla dinledim. Birden baktım ki, iki tarafınızda sizi dinliyenler var. Yarım saat devam etti. Merak ettim, kalben dedim. Habbeyi kubbe yapan ve yanlış ma’na veren bir casus, dinliyenler içinde bulunmak ihti’mali var ki, dikkatle kulak veriyor ve konuşan kardeşler ihtiyatsızlıklarından ve sohbetin keyfinden hiç onlara bakmıyorlar, dikkat etmiyorlar diye size cevap gönderdim. Elhamdülillâh bir zararlı konuşma olmadığını bildim. Bu nazik sırada ihtiyat lâzımdır.

Sâniyen: Hoca Hasan’ın haddimden yüz derece ziyâde bir hüsn-ü zan ile yazdığı bir mektubundan bildim ki, aynen Denizli kahramanı merhum Hasan Feyzi sisteminde bir Nur nâşiri olacak İnşâallah onun gibi Afyon’da dahi Hasan Feyziler çıkacaklar. Afyon Denizli’den geri kalmayacak, zahmetimizi rahmete çevirecek.

Said Nursî


* * *

(302)

Kardeşlerim!

Ben gazeteleri merak etmezdim. Fakat bu sırada hem Ehl-i Sünnet, hem Sebil-ür-Reşad’ın lehimizdeki yazıları her halde aleyhimizdeki kıskançları ve gizli düşman zındıkları şaşırtmış. Bunlar o dostları susturmak için çalışmak ihti’mali beni meraklandırdı.

Said Nursî


* * *
Ses Yok