Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 52 | 126
(126-126)

Umum kardeşlerime birer birer selâm ve selâmetlerine dua ederiz. Cenâb-ı Hakk’a hadsiz şükür olsun, en eski şâkirdlerden olan Kâtib Osman ve Halil İbrahim, hiç sarsılmadan, değişmeden sadakatlerinde demir gibi devam edip çoklara da hüsn-ü misal oluyorlar.

* * *

(52)

(“YİRMİ YEDİNCİ MEKTUB”UN LÂHİKASININ ZEYLİ)


Aziz, Sıddık Kardeşlerim! Bu def’a şehid merhûm Hâfız Ali’nin ehemmiyetli bir vârisi ve Denizli talebelerinin yüksek bir mümessili ve Denizli şehrinin Risâle-i Nur’a karşı fevkalâde teveccühünün bir tercümanı kardeşimiz Hasan Feyzi’nin edîbane, Risâle-i Nur hakkında fevkalâde senakârâne pek uzun bir mektubunu aldım. Risâle-i Nur’un bana teslim olması münâsebetiyle, kardeşimiz Hâfız Mustafa’nın çalışması hakkında yazdığım mektubun içinde, Risâle-i Nur’un çok ehemmiyetli kıymetini muhtasar bir sûrette beyânatıma ve hiss-i kab-lelvuku mektublarımdaki ehemmiyetli dâvalarıma bu uzun mektub tam bir izah ve Denizli şehrinin Risâle-i Nur lehinde bir kuvvetli şehadeti ve bir şahidi olmak cihetiyle, hem bu zat mekteb fenlerinde çok zaman alâkadar olup kıdemli bir muallim ve âlim olması haysiyetiyle, Risâle-i Nur, hakkındaki bu parlak şehadeti çok ehemmiyetli gördüm. Yalnız, bana bakan kısımları, ya tay veya ta’dil etmeyi münasib gördüm. Bir, iki, üç yerde de herkese göstermek münasib görmediğimden, çizgi altına aldım ve sizlere de “Yirmi Yedinci Mektub’un” veya lâhikasının bir zeyli olarak gönderdim. Bu parça mektubumu, onun mektubunun başında yazabilirsiniz. Hasan Feyzi kardeşimiz, onun bazı cümlelerini tayyetmemden gücenmesin. Çünki umum talebelere o tayyolunan kısım lâzım değil, husûsi bazılarda kalabilir.

Bu zat, doğrudan doğruya hakâik-i îmaniye ve Kur’âniyeyi bir şahs-ı ma’nevî mahiyetinde, Risâle-i Nur şahs-ı ma’nevîsinin cesedine girmiş ve eczalarının libasını giymiş bir tarzda, fevkalâde bir senâ ile ona hitab ediyor.

Ses Yok