Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 429 | 576
(576-576)
(429)

Üstadımız diyor ki:

Ben elli-altmış senedir küfr-ü mutlaka karşı îmana hizmet etmek ve küfr-ü mutlakın neticesi olan anarşilikten milleti kurtarmak için bütün kuvvetimle îman hizmetindeki ihlâsın neticesi olan âsâyişi muhafaza ile, bir cani yüzünden on ma’sûmu zulümden kurtarmak için rahatımı, şerefimi, haysiyetimi hattâ lüzum olsa hayatımı feda etmekle herbir tazyikata, ma’nasız, lüzumsuz şeylere karşı sabır ve tahammül ettim. İşte benim otuz kırk senedir bu hizmet-i îmaniye için, benim hakkımda habbeyi kubbe yapıp bir bardak suda fırtına çıkarıp beni taciz ettikleri halde, sırf hizmet-i îmaniyenin bir neticesi olan âsâyiş için sabır ve tahammül ettim. Bir misâli:

Beş mahkeme huzurunda hiç benim kıyafetime ilişilmediği halde ve mütemadiyen gezdiğim halde ve hattâ İstanbul’da mahkememde yüzyirmi polis bulunduğu halde, aynı kıyafetime ilişmediler ve iki ay İstanbul’da yaya gezdiğim halde mümanaat etmediler ve ilişmeye hiç kimsenin hakkı yok. Çünkü hem münzevi hem de câmiye gitmiyor ve çarşıda kalabalık yerlerde gezmiyor, yalnız otomobili ile çıkıyor. İnsanlarla zaruret olmadan konuşmayan.. yalnız teneffüs için dağlar başında ve hâli yerlerde geziyor.

Şimdi ehl-i dünyanın hiçbir hakkı yoktur ki vaziyetime, hâlime ilişsinler. Bir seyahat münâsebetiyle ve otomobili içinde İstanbul’a en mühim bir mes’ele-i îmaniye için gitmesinden, şimdi İstanbul’un ba’zı resmî adamları yirmi cihette kanunsuz bir tarzda kanun nâmına Üstadımızı bir bardak suda fırtına koparmak nev’inden milyonlar fedakâr talebeleri bulunan bir zâta, sinek kanadı kadar bir ehemmiyeti olmayan bir mes’ele için resmî adamları yanına göndermek olan yüz cihette ehemmiyetsiz, ma’nasız ve bir habbeyi yüz kubbe yapmak gibi bu şeye karşı Üstadımız diyor: “Mâdem îman hizmetinde ihlâs-ı etemle, anarşiliği durdurmakla, âsâyişi muhafaza etmekle sabır ve tahammül gerektir. Ben de bunun için rahatımı, haysiyetimi feda ediyorum. Onları da helâl ediyorum.”

Üstadımızın bu def’a İstanbul’a gitmesi münâsebetiyle İstanbul müddeiumûmîliğince ifadesinin alınması için yanına gelen iki memura Üstadımız dedi: “Ben daha evvel bu mes’ele için mahkemede ifade vermiştim ve mahkeme tahkikat yapmış, neticede beraat vermiş. Başka diyeceğim yok.” diyerek Samsun mahkemesine giden ve İstanbul mahkemesinde okuduğu ifadatını tekrar söyledi.

Ses Yok