Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 179 | 275
(275-275)

Ve bu mübârek gecenin yarısına kadar şiddetli ve çalışmağa bir derece mâni bir rahatsızlık ve sancı birdenbire zail olmaları bana kanaat verdi ki; bu mübârek gecede kardeşlerim sıhhat ve afiyetim için duaları, hakkımda, makbuliyetinin eseri olduğuna ve o gecenin bir mikdarında ziyâde hastalık cihetiyle her bir saati on saat kadar sevablı bulunmasını bir nevi ma’nevî müjde aldım; Allah’a şükrettim. Erhamürrahimîne hadsiz şükür olsun dedim.

Saniyen: Nurun bir kumandanı kardeşimiz Re’fet Beyin Ankara seyahatiyle Nurlara, az bir zamanda büyük bir hizmete muvaffak olduğuna şüphe yoktur. İnşâallah yakında eseri görünecek. Hususan Diyanet Riyasetinin müntesibleri umumen “Zülfikâr” ve “Asâ-yı Musa” mecmûalarını takdir ve tahsin ile karşılamaları; ve tenkid değil, belki himaye ve müdafaa edeceklerine söz vermeleri, çok ehemmiyetli bir hadisedir.. ve “Zülfikâr” ve “Asâ-yı Musa”ya parlak bir ilânnamedir.

* * *

(179)

Muhterem üstadım, efendim hazretleri!

Kardeşimiz Müteahhid İsmail Efendi, Hilmi Beyle husûsi olarak her zaman görüşmekte olduğundan, bu hususta lâzım gelen izahatın verilmesini ona havale ederek, biz doğruca Diyanet Riyasetine gittik. Orada, evvelâ bizim Isparta’da iken tanıdığımız Müderris Hasan Hüsnü Bey vardı. Kendisi Diyanet Riyaseti Hey’et-i Müşavere A’zasındandır. Onunla husûsi olarak bir müddet görüştüm ve izahat verdim. Bilâhare beraberce hey’et-i müşavere odasına giderek Ankara ehl-i vukuf raporunda imzası bulunan müderris Yusuf Ziya’yı gördüm. Bakdım, “Zülfikâr” ve “Asa-yı Musa” mecmûalariyle hakkımızda yazılmış olan evraklar önünde duruyordu. Yanında yer gösterdi; mufassalan izahat verdim. Dedim: “Sizin raporunuz ve Denizli mahkemesinin kararı ve mahkeme-i temyizin tasdiki varken, kitablarımıza vukubulan taarruz ve bizlere verilen bu sıkıntı neden ileri geliyor? Mâdem cumhuriyet idaresinde kanun her şeyin fevkindedir ve onun hükmü cari olur, biz kanun huzurunda beraat etmişiz, bundan böyle bize ilişmemek gerekir. Bunun men’i, sizin vereceğiniz isabetli bir kararla mümkündür. Yoksa biz hakkımızı arayabiliriz.” dedim. Sonra ilâve etti: “Bu, oradaki adliye me’murlariyle zabıtanın sizin mes’eleye vukuf-u tammeleri olmadığından ileri geliyor.

Ses Yok