Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 233 - 234 | 342
(342-342)
(233)


Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Ben hem Risâle-i Nur’u, hem sizleri, hem kendimi, Husrev ve Hıfzı ve Bartınlı Seyyid’in kıymettar müjdeleriyle hem tebrik, hem tebşir ediyorum. Evet bu sene Hacca gidenler, Mekke-i Mükerreme’de Nur’un kuvvetli mecmûalarını büyük âlimlerin hem Arapça, hem Hindçe tercüme ve neşre çalışmaları gibi; Medine-i Münevvere’de dahi o derece makbul olmuş ki; Ravza-i Mutahhara’nın Makber-i Saadet’i üstüne konulmuş. Hacı Seyyid, kendi göziyle Asâ-yı Mûsa mecmûasını Kabr-i Peygamberi (A.S.M.) üzerinde görmüş. Demek makbul-ü Nebevî olmuş ve rıza-yı Muhammedî Aleyhissalâtü Vesselâm dâiresine girmiş. Hem niyet ettiğimiz ve buradan giden hacılara dediğimiz gibi, Nurlar bizim bedelimize o mübârek makamları ziyaret etmişler. Hadsiz şükür olsun, Nur’un kahramanları bu mecmûaları tashihli olarak neşretmeleriyle, pek çok faidelerinden birisi de; beni tashih vazifesinden ve merakından kurtardığı gibi, kalemle yazılan sâir nüshalara tam bir me’haz olmak cihetinde yüzer tashihçi hükmüne geçtiler. Cenâb-ı Erhamürrâhimîn o mecmûaların her bir harfine mukabil onların defter-i hasenatlarına bin hasene yazdırsın. Âmin, âmin, âmin.

* * *

(234)

MÜJDELİ VE TÂBİRİ ÇIKMIŞ LÂTİF BİR RÜYA

Bana hizmet eden Ali geldi, dedi: “Ben rü’yada gördüm ki, sen Husrev’le beraber Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm’ın elini öptün.” Birden bir mektub aldım ki, Husrev’in hattiyle yazılan Asâ-yı Mûsa mecmûasını Kabr-i Muhammedî Aleyhissalâtü Vesselâm üzerinde hacılar görmüşler. Demek benim bedelime Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm’ın ma’nevî elini, Husrev kaleminin vasıtasiyle öpmüş ve rıza-yı Nebeviye’ye mazhar olmuş.

* * *
Ses Yok