Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 364 | 448
(448-448)

Siz sevgili Üstadımızdan çok cihetle yardım gördüğünü söyleyen bu muhterem milletvekilleri, sizin dua ve Risâle-i Nur’un hizmetine güvenerek ileriye pek büyük ümidle baktıklarını ve “İslâmiyet’in bütün şaşaasiyle âlem-i insaniyet çapında parlayacağını Cenâb-ı Hakk’ın rahmetinden bekliyoruz” diyorlar. Dünkü Çarşamba günü üç meb’us, bir aralık Üstadımızı ziyaret edeceklerini konuşmuşlar.


Abdullah, Sungur


* * *

(364)

MAHKEME-İ KÜBRÂ’YA ŞEKVA VE MÜDAFAAT’IN BİR HÂŞİYESİ OLAN PARÇANIN HÜLÂSASIDIR.

(Size bu def’a Mahkeme-i Temyiz’e gönderdiğimiz -avukatın Temyiz Mahkemesi’ne gönderdiği- istidanın sûretidir. Ve dehşetli kararnameye karşı; hülâsası sizin tarafınızdan bu meâlde, müsadere kararnamesine mukabil, dindar meb’uslara dersiniz:)

Bu tarzda müsadere ne derece kanuna muhalif ve Demokrat hükümetini tanımamak ve Adliye Bakanı’nın verdiği emri ne derece dinlemediklerini ve ehemmiyet vermediklerini gösteriyor. Ve adliye adâleti haricinde dehşetli bir garaz hükmediyor. Kitablarımızın ellerindeki tamamını, binler kelimeden bir-iki kelimeyi suç mevzuu bahanesiyle vermek istemediklerini ve bu sûretle Nurların neşrine mâni olmak istediklerini ve suç diye gösterdikleri noktalarda bizim tarafımızdan müdafaatımızda onların seksenbir hatalarını “Hata-Savab Cedveli”nde isbat edilmekle açık garazkârlıklarının gösterildiğini; hem elyevm yasak olmayan yüz binler tefsirlerde yazılı bulunan tesettür ve irsiyet hakkındaki iki âyetin birkaç satırlık tefsiri yüzünden dünyada hiçbir kanunun müsaade etmediği acib bir zulüm ile dört yüz sahifelik Zülfikâr mecmûasını müsadere edip bize vermemek sûretiyle bir zulüm irtikâb ettiklerini; hem Afyon’da iki sene ellerinde kalan bütün Risâle-i Nur’un parçaları, daha evvelden hem Denizli, hem Ankara, hem Isparta mahkemelerinde beraat ettirilip sâhiblerine iade edildiğini ve bilâhare Zülfikâr ve Asâ-yı Musa’yı ruhsatsız neşir bahanesiyle Isparta hükümeti müsadere edip dört sene zabtettikten sonra hiçbiri noksan olmadan yüz yetmiş mecmûayı bize iade ettiklerini ve bizim en mühim suçumuz, Risâle-i Nur’un mahrem bir parçasında elli sene evvel bir hadîsin tefsirinde, cebrî kanunlarla şapkayı giydiren Şeairi İslâm’ı bu mübârek Türk Milletinden kaldırmak için Lozan Muahedesinde söz veren ve pek şiddetli ve dehşetli hücumlarına rağmen hiçbir hakîki Müslüman Türk’ü protestan yapamayan ve Millet-i İslâm için pek çok zararlı olduğunu ef’aliyle isbat eden

Ses Yok