Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 333 | 418
(418-418)
(333)


(Hak ve hakîkatın naşiri olan Sebilürreşad’a, halen Halk Partisi nâmına yapılan yüz cihetle kanunsuz bir muameleyi arzediyoruz:)

Üstadımız Bediüzzaman Said Nursî, şiddetli zehirlerin neticesi olarak hastalığı şiddetlenip hayattan ümidini kestiği için, kendi nafaka parasıyla aldığı sekiz aded kitabını muhafaza etmek üzere müftü kardeşine göndermişti. Emirdağ postahânesi güya zabıta memuru vazifesini yapıyor gibi, gizli bir maksada binaen bu kitabları zabtederek hemen bizzât kendisi gidip jandarma dâiresine, kaymakama, adliyeye ve telefon ile Afyon’a şayi’ edip işi şa’şaalandırarak kitabların hepsini adliyeye verdirmiştir. Halbuki kitabların mahiyeti şudur: Beş parçası, mahkemede bulunan müdafaat ve zeyillerinden ibarettir. Diğer üç kitab da; şimdiki adliye vekili Halil Özyörük’ün üç def’a beraatlerine karar verdiği eserlerdir ki, Denizli Mahkemesi aynı eserlerin eczalarını iade etmiştir. Ve Afyon mahkemesinin de hükümlerini bozmuş ve o eserlerin beraatlerine rey vermiştir.

Gerçi, komünist olan eski adliye vekili Fuat Sirmen, eski heyet-i vekileye ihbar etmiş ve Kur’ânın gâyet hak ve menfaatli bir tefsiri olan Zülfikar mecmûasının dört yüz sahifesi içinde, otuz sene evvel yazılan iki âyetin tefsirine dâir iki sahifeyi bahâne ederek bu çok mühim eseri yasak etmeğe çalışmıştır. Halbuki şimdi millet ve vatana gâyet zararlı olan komünist ve masonların eserlerine müsaade edildiği halde, yüz binler kimselerin îmanını kurtaran, Kur’ânın gâyet hak ve pekçok menfaatli bir tefsiri olduğunu beş yüz bin adamın şehâdetiyle isbat edeceğimiz eserlere evrak-ı muzırra gibi böyle muamele yapmak ve üstadımıza bu hastalıklı nazik zamanında öz kardeşine karşı bu hazîn teessüratı vermek, yüz cihetle kanunsuzdur diye arzediyoruz.

Sâniyen: Bu mes’elenin gâyet sinsi ve gâyet gizli hakîkatı şudur: Üstadımız ma’nen ve maddeten Demokrat Parti’ye yardım için talebelerini hafifçe teşvik etmişti. Bunu, Halk Partisi’nin muannid müstebidleri anladıkları için, ma’nasız bahâne ile habbeyi kubbe yaparak bu muameleyi yaptılar. Yoksa her tarafta bu kitablar posta ile alınıp veriliyor ve buraya da İstanbul’dan, başka yerlerden geliyor ve ilişilmiyordu. Bu vaziyet çok dessasâne ve ümid edilmeyen bir plândır.

Ses Yok