Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 92 | 186
(186-187)

Evet, nasılki ehl-i tarikat, seyr-i enfüsî ve âfâki ile marifet-i İlâhîyyede iki yol ile gitmişler ve en kısa ve kolayı ve kuvvetli ve itmi’nanlı yolunu enfüsîde, yani kalbinde zikr-i hafiy-yi kalble bulmuşlar; aynen öyle de: Yüksek ehl-i hakîkat dahi, marifet ve tasavvur değil, belki ondan çok âli ve kıymetli olan îman ve tasdikde, iki cadde ile hareket etmişler:

Biri: Kitab-ı kâinatı mutalâa ile, “Âyet-ül-Kübrâ” ve “Hizb-ün-Nuriye” ve “Hulâsat-ül-Hulâsa” gibi âfâka bakmaktır.

Diğeri: Ve en kuvvetli ve hakkalyakîn derecesinde vicdanî ve hissî, bir derece şuhudî olan hakîkat-ı insaniye haritasını ve enaniyet-i beşeriye fihristesini ve mahiyet-i nefsiyesini mutalâa ile îmanın, şübhesiz ve vesvesesiz mertebesine çıkmaktır ki; sırr-ı akrebiyete ve veraset-i nübüvvete bakar. Ve enfüsî tefekkür-ü îmanî hakîkatının bir parçası, “Otuzuncu Söz”ün ve “ene” ve “enaniyet”de ve “Otuz Üçüncü Mektub”un “hayat penceresi”nde ve “insan penceresi”nde ve ba’zı parçaları da sâir ecza-yı Nuriyede bir derece beyân edilmiş.

Bunu hem “Lâhika”ya, hem “Sikke-i Gaybiye”ye, hem “Hulâsa”nın âhirine yazılsın.

* * *

(92)

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Hâlimin müsaadesizliği için müteaddit mektublarınıza bir tek perişan mektubumla cevab verdiğimden gücenmeyiniz.

Evvelen: Gizli düşmanlarımız hükümetin ehemmiyetli ve birkaç vazifedarlarını elde edip beni tazyikatla Menemen ve Şeyh Said hadisesi gibi bir hâdise çıkarmak için bütün kuvvetiyle en hassas damarlarıma dokunduracak tarzda her desiseyi isti’mal ettiler. Gördüler ki, Eski Said yok, yenisi ise her şeye tahammül ediyor, O plânı sâir suikasdlara, ezcümle zehir vermeye tebdil ettiler. Hıfz-ı İlâhî onu da akîm bıraktı. Şimdi o münafıklar resmen hükümetin nüfuzunu, benden halkları ürkütmek ve vazgeçirmek için burada dehşetli bir propaganda ile isti’mal ediyorlar. Fakat siz hiç telaş etmeyiniz. İnâyet-i Rabbânîye devam eder. Gittikçe fütühat-ı nuriye tevessü ediyor.

Ses Yok