Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Denizli Lâhikası Mektup 33 - 34 | 23
(23-23)
(33)

Kardeşlerim!

Ben kalben arzu ederim ki; çelik ve demir gibi sebatkâr Isparta ve civarındakiler gibi metin kahramanlar (Husrev’ler Hâfız, Ali’ler gibi) Kastamonu tarafından dahi burada görünsün. Hadsiz şükür ediyorum ki; Kastamonu Vilâyeti, benim arzumu tam yerine getirdi, müteaddid kahramanları imdadımıza gönderdi. Hayalimde her vakit bulunan, fakat isimlerini yazamadığım için yanınızda fedakâr kardeşlerime birer birer selâm ve selâmetlerine duâ ederim.

* * *

(34)

Aziz, Sıddık Sebatkâr ve Vefadar Kardeşlerim!

Sizi müteessir etmek veya maddî bir tedbir yapmak için değil, belki şirket-i ma’nevîye-i duâiyenizden daha ziyâde istifadem için ve sizin de daha ziyâde itidâl-i dem ve ihtiyat ve sabır ve tahammül ve şiddetle tesanüdünüzü muhafaza için bir halimi beyan ediyorum ki: Burada bir günde çektiğim sıkıntı ve azabı, Eskişehir’de bir ayda çekmezdim. Dehşetli masonlar, insafsız bir masonu bana musallat eylemişler, tâ hiddetimden ve işkencelerine karşı “artık yeter” dememden bir bahâne bulup, zâlimane tecavüzlerine bir sebep göstererek yalanlarını gizlesinler. Ben, hârika bir ihsân-ı İlâhî eseri olarak şâkirane sabrediyorum ve etmeğe de karar verdim.

Mâdem biz kadere teslim olup bu sıkıntıları


sırriyle ziyâde sevab kazanmak cihetiyle ma’nevî bir ni’met biliyoruz; mâdem geçici, dünyevî musîbetlerin sonları ekseriyetle ferahlı ve hayırlı oluyor; ve mâdem hakkalyakîn derecesinde yakînî bir kat’i kanaatımız var ki: Biz öyle bir hakîkata hayatımızı vakfetmişiz ki, güneşten daha parlak ve cennet gibi güzel ve saadet-i ebediye gibi şirindir. Elbette biz bu sıkıntılı haller ile müftehirane, müteşekkirane bir mücahede-i ma’nevîye yapıyoruz diye şekvâ etmemek lâzımdır.

Aziz Kardeşlerim!

Evvel âhir tavsiyemiz: Tesanüdünüzü muhafaza, enaniyet, benlik, rekabetten tahaffuz ve îtidal-i dem ve ihtiyattır.

Said Nursî


* * *
Ses Yok