Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 251 - 252 | 361
(361-361)

Ey demir gibi sarsılmaz kardeşlerim!. Bana yardım ediniz. Mes’elemiz çok nâziktir. Ben sizlere çok güveniyordum ki, bütün vazifelerimi şahs-ı ma’nevînize bırakmıştım. Siz de bütün kuvvetinizle benim imdadıma koşmanız lâzım geliyor. Gerçi hâdise pek cüz’i ve geçici ve küçük idi. Fakat saatimizin zenbereğine ve gözümüzün hadekasına gelen bir saç, bir zerrecik dahi incitir. Ve bu noktada ehemmiyetlidir ki, maddî üç patlak ve ma’nevî üç müşahedeler tam tamına haber verdiler.

Said Nursî


* * *

(251)

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Sobamın ve Feyzi’lerin ve Sabri ve Husrev’in iki su bardakları parça parça olması, dehşetli bir musîbet geldiğini haber vermiştiler. Evet, bizim en kuvvetli nokta-i istinadımız olan hakîki tesanüd ve birbirinin kusuruna bakmamak ve Husrev gibi Nur kahramanından - benim yerimde ve Nur’un şahs-ı ma’nevîsinin çok ehemmiyetli bir mümessili olmasından-hiçbir cihetle gücenmemek elzemdir. Ben kaç gündür dehşetli bir sıkıntı ve me’yusiyet hissettiğimden “Düşmanlarımız bizi mağlûb edecek bir çare bulmuşlar.” Diye çok telâş ederdim. Hem sobam, hem hayalî ayn-i hakîkat müşâhedem, doğru haber vermişler. Sakın, sakın sakın!... Çabuk bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tâmir ediniz. Vallahi bu hâdisenin bizim hapse girmemizden daha ziyâde Kur’ân ve îman hizmetimize −hususan bu sırada− zarar vermek ihti’mali kavîdir.

Said Nursî


* * *

(252)


Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

“Leyle-i Mi’rac” ikinci bir “Leyle-i Kadir” hükmündedir. Bu gece mümkün oldukça çalışmakla kazanç birden bine çıkar. Şirket-i ma’nevîye sırriyle, inşâallah her biriniz kırk bin dil ile tesbih eden ba’zı melekler gibi, kırk bin lîsan ile bu kıymetdar gecede ve sevabı çok bu çilehânede ibâdet ve dualar edeceksiniz ve hakkımızda gelen fırtınada binden bir zarar olmamasına mukabil, bu gecedeki ibâdet ile şükredersiniz. Hem sizin tam ihtiyatınızı tebrik ile beraber, hakkımızda inâyet-i Rabbânîye pek zâhir bir sûrette tecelli ettiğini tebşir ederiz.

Said Nursî


* * *
Ses Yok