Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 8 | 68
(68-69)
(8)

“KENDİ KENDİME HASBİHAL” NÂMINDAKİ PARÇAYA LÂHİKA OLARAK ADLİYE VEKİLİ İLE VE RİSÂLE-İ NUR’LA ALAKADAR MAHKEMELERİN HÂKİMLERİYLE BİR HASBİHAL.

Efendiler! Siz ne için sebebsiz bizimle ve Risâle-i Nur’la uğraşıyorsunuz? Kat’iyyen size haber veriyorum ki; ben ve Risâle-i Nur, sizinle değil mübareze, belki sizi düşünmek dahi vazifemizin haricindedir. Çünkü Risâle-i Nur ve hakîki şâkirdleri, elli sene sonra gelen nesl-i âtîye gâyet büyük bir hizmet ve onları büyük bir vartadan ve millet ve vatanı büyük bir tehlikeden kurtarmağa çalışıyorlar. Şimdi bizimle uğraşanlar, o zaman kabirde elbette toprak oluyorlar. Farz-ı muhal olarak o saadet ve selâmet hizmeti bir mübareze olsa da, kabirde toprak olmağa yüz tutanları alâkadar etmemek gerektir.

Evet, hürriyetçilerin ahlâk-ı içtimâîyede ve dinde ve seciye-i milliyede bir derece lâübalilik göstermeleriyle, yirmi otuz sene sonra dince, ahlâkça, namusça şimdiki vaziyeti gösterdiği cihetinden, şimdiki vaziyet elli sene sonra, bu dindar, namuskâr, kahraman, seciyeli milletin nesl-i âtisi, seciye-i diniye ve ahlâk-ı içtimâîye cihetinde, ne şekle girecek elbette anlıyorsunuz!..

Bin senedenberi bu fedakâr millet bütün ruh u caniyle Kur’ân’ın hizmetinde emsalsiz kahramanlık gösterdikleri halde; elli sene sonra o parlak mazisini dehşetli lekedar edecek, belki mahvedecek bir kısım nesl-i âtinin eline elbette Risâle-i Nur gibi bir hakîkatı verip o dehşetli sukuttan kurtarmak, en büyük bir vazife-i milliye ve vataniye bildiğimizden, bu zamanın insanlarını değil, o zamanın insanlarını düşünüyoruz.

Evet efendiler! Gerçi Risâle-i Nur sırf âhirete bakar. Gayesi, Rıza-i İlâhî ve îmanı kurtarmak. Ve şâkirdleri ise, kendilerini ve vatandaşlarını idâm-ı ebedîden ve ebedî haps-i münferidden kurtarmaya çalışmaktır; fakat dünyaya ait ikinci derecede gâyet ehemmiyetli bir hizmeti de, bu millet ve vatanı anarşilik tehlikesinden, ve nesl-i âtinin biçâreler kısmını, dalâlet-i mutlâkadan kurtarmaktır. Çünkü bir müslüman başkasına benzemez. Dini terk eden, İslâmiyet seciyesinden çıkan bir müslim, dalâlet-i mutlakaya düşer, anarşist olur, daha idare edilmez.

Ses Yok