Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 361 | 444
(444-446)

Sâlisen: Nurcuları yirmi seneden beri tazib eden ve hapislere sokan bedbahtlardan ba’zıları, hergünde bir ay bize verdikleri sıkıntılar kadar ma’nevî azab çekiyorlar. Biz o zalimleri Cehennem’e havale edip sabrederdik. Fakat hizmet-i îmaniye kudsiyeti, o bedbahtlara dünyada da bir nevi cehennemi adâlet-i İlâhîyeden istemiş ki, ba’zıları bir senede istibdad-ı mutlakadan aldığı lezzeti hiçe indiriyor gördük; zaman gösterdi. Demek adâlet ve İnâyet-i İlâhîyenin himayeti bize kâfidir.

Râbian: Ali Osman’ın vefatiyle hem akrabasını, hem Medreset-üz-Zehra ve Nur dâiresini ta’ziye ediyorum. Ve onu da tebrik ediyorum ki, vazifesini tam yapmış ve şimdi de Nur kahramanları Hâfız Ali ve Hâfız Mustafa yanında duâma dâhildir. Umum kardeşlerime binler selâm.


Said Nursî


* * *

(361)

(Mahremdir. Şimdilik Medreset-üz-Zehra erkânlarına mahsustur.)

(İhtiyar kadınlara ehemmiyetli bir müjde ve bekâr ve mücerred kalmak isteyen genç kızlara bir ihtar)

Hadîs-i şerifte


gösteriyor ki; âhirzamanda kuvvetli îman, ihtiyar kadınlarda bulunur ki “Dindar ihtiyar kadınların dinine tâbi’ olunuz.” diye Hadîs-i Şerif ferman etmiş. Hem Risâle-i Nur’un dört esasından bir esası şefkattir ve kadınlar şefkat kahramanı bulunmasından, hattâ en korkağı da kahramancasına ruhunu yavrusuna feda eder. Ve bu zamanda o kıymetdar valideler ve hemşireler, büyük bir hâdise ile karşılaşıyorlar. Mahremce ve ifşası münasib olmayan bir hakîkat-ı fıtriyesini Nur şâkirdlerinden mücerred kalmak isteyen veya mecbûr kalan kızlar kısmına beyân etmek lâzım gelir diye ruhuma ihtar edildi. Ben de derim ki:

Ses Yok