Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 247 | 355
(355-355)
(247)

Ba’zı emârelerle bildim ki: Gizli düşmanlarımız Nurun kıymetini düşürmek fikriyle, siyaset ma’nasını hatırlatan “Mehdi”lik dâvasını tevehhüm ile, güya Nur’lar buna bir âlettir diye çok asılsız bahâneleri araştırıyorlar. Belki benim şahsıma karşı bu işkenceler, bu evhamlarından ileri geliyor. Ben o gizli, zalim düşmanlara ve onları aleyhimizde dinliyenlere deriz:

Hâşâ sümme hâşâ! Hiçbir vakit böyle haddimden tecâvüz edip, îman hakîkatlarını şahsiyetime bir makam-ı şan-ü şeref kazandırmağa âlet etmediğime bu yetmiş beş, hususan otuz senelik hayatım ve yüz otuz Nur risâleleri ve benim ile tam arkadaşlık eden binler zatlar şehâdet ederler.

Evet Nur şâkirdleri biliyorlar ve mahkemelerde hüccetlerini göstermişim ki: Şahsıma değil bir makam-ı şan ü şeref ve şöhret vermek ve uhrevî ve ma’nevî bir mertebe kazandırmak, belki bütün kanaat ve kuvvetimle ehl-i îmana bir hizmet-i îmaniye yapmak için, değil yalnız dünya hayatımı ve fâni makamatını, belki lüzum olsa âhiret hayatımı ve herkesin aradığı uhrevî, bâki mertebelerini feda etmeyi, hattâ Cehennemden ba’zı biçârelere kurtarmağa vesile olmak için lüzum olsa Cenneti bırakıp Cehenneme girmeyi kabul ettiğimi, hakîki kardeşlerim bildiği gibi, mahkemelerde dahi bir cihette isbat ettiğim hâlde, beni bu ittihamla Nur ve îman hizmetime bir ihlâssızlık isnad etmek ve Nurların kıymetini tenzil etmektir. Acaba bu bedbahtlar dünyayı ebedî ve herkesi de kendileri gibi dini ve îmanı dünyaya âlet ediyor tevehhümiyle, dünyadaki ehl-i dalâlete meydan okuyan ve hizmet-i îmaniye yolunda hem dünyevî, hem lüzum olsa uhrevî hayatlarını feda eden ve mahkemelerde dâva ettiği gibi bir tek hakîkat-ı îmaniyeyi dünya saltanatı ile değiştirmiyen ve siyaseten ve siyasî ma’nasını işmam eden maddî ve ma’nevî mertebelerden ihlâs sırriyle bütün kuvvetiyle kaçan ve yirmi sene emsâlsiz işkencelere tahammül eden ve siyasete meslek itibariyle tenezzül etmiyen ve kendini nefsi itibariyle talebelerinden çok aşağı bilen ve onlardan dâima himmet ve dua bekliyen ve kendi nefsini çok biçâre ve ehemmiyetsiz itikad eden bir adam hakkında, ba’zı hâlis kardeşleri Risâle-i Nur’dan aldıkları fevkalâde kuvve-i îmaniyeyi onun tercümanı olan o biçâreye, tercümanlık münasebetiyle Nurların ba’zı fâziletlerini ona isnad etmek, ve hiçbir siyaset hatırına gelmeyerek yüksek makamlar vermek ve haddinden bin derece ziyâde hüsn-ü zan etmek, eskidenberi üstad ve talebeler mabeyninde câri ve itiraz edilmiyen bir makbul âdet ile teşekkür ma’nasında pek fazla medh ü senâ etmek hiçbir kanunla suç olabilir mi?

Ses Yok