Denizli ve Emirdağ Lahikaları I -II | Mektup 441 | 592
(592-592)
(441)


Aziz, Sıddık, Fedakâr, Hâlis, Muhlis Kardeşlerim ve Hizmet-i Kur’âniyede Hakîki, Ciddî, Metanetli Arkadaşlarım!

Size gâyet ehemmiyetli bir hâlimi ve dehşetli bir zahmet, fakat inâyet-i İlâhîye ile büyük bir rahmeti tazammun eden zâhirî bir hastalığın ma’nevî bir istirahat ve bir tamam-ı vazifeye bir alâmet olarak bir hastalığımı beyân ediyorum. Şekva değil, teşekkür ediyorum. Fakat sizden tahammülüm için dua istiyorum. O hâlet de şudur:

Ben kelimatı konuşurken birden ma’nevî bir men’ gibi şiddetli bir hararet başlıyor. Hattâ eskiden günde bir-iki def’a su içerken şimdi yemeği pek az yediğim halde, yirmi-otuz def’a su içmeye mecbûr oluyorum. Hattâ iki gün evvel pek şiddetlendi. Ben bir tesemmüm zannettim. Hattâ bir vehme binaen yanımdaki kardeşlerime ifşa ettim. Bu gâyet şiddetli hastalığıma karşı sabır ve tahammül niyaz ettim. Rahmet-i İlâhîyyeden rica ettim, birden kalbime geldi ki: Ekser hayatımdaki zahmetlerde bir inâyet ve rahmet cilvesi bulunduğu gibi, inşâallah bunda da o cilve-i rahmet var ki, cinnî ve insî şeytanların ve dinsizlerin seni zehirlendirmek ve susturmaya çalışmaları, vazifenin tamam olmasına ve istirahatine rahmet-i İlâhîye bir vesile oldu ki, geçen sene İşârât-ül İ’caz Tefsiri ve Mesnevî-i Arabî’yi bir sene müddetle ders vermeye başlamıştım. Gizli düşmanlarım cinnî ve insî şeytanlar, beni susturmaya desâisleri ile çalıştıkları halde, rahmet-i İlâhîye hem İşârât-ül İ’caz’ın, hem Mesnevî-i Arabî’nin Türkçesini ihsan ettiğinden ve Risâle-i Nur da ekseriyet itibariyle kendi kendine ders verip muallimlere ihtiyaç bırakmadığından, bu tedris vazifemde bana istirahat ve tebrik nev’inde bir ihsan-ı İlâhî olarak bu acîb hastalık benim istirahatime medâr oldu.

Hem benim ruhuma geldi ki: Senin binler, belki yüzbinler Saidcikler senin bedeline ders verecek ve konuşacaklar var. İhsan-ı İlâhî ile Risâle-i Nur, başka ilimler gibi meşakkatli derslere muhtaç değil.


Gavs-ı Geylanî’nin (K.S.) kerametkârâne cümlesi, en dehşetli zaman gibi bunda da ayn-ı hakîkat olduğu görüldü. Hem âzamî ihlâsın zedelenmemek için şimdi düşmanlar da dostlara inkılâb ettiği bir zamanda sohbet etmek, konuşmak; bu dünyada da uhrevî hizmetlerin bir güzel ve fâni meyvelerine vesile olabilir. O vakit âzamî ihlâs ki, hiçbir şeye âlet olmayacak.

Ses Yok